Hürriyet

banner image

Hürriyet

| Yakın Tarih|Recent History | Gerçek Tarih|Actual Date | Oteki Tarih|Other Dates |



ODTÜ' de Yaşanan Gelişmelere Karşı  ODTÜ' den Kamuoyuna Duyuru

| Orta Doğu Öğretim Elemanları Derneği  EĞİTİMSEN Ankara Üniversiteler Şubesi  ODTÜ Mezunları Dernekleri Konseyi  ODTÜ' de Yaşanan Gelişmelere Karşı  ODTÜ' den Kamuoyuna Duyuru |
18 Aralık 2012 Salı

Orta Doğu Öğretim Elemanları Derneği  EĞİTİMSEN Ankara Üniversiteler Şubesi  ODTÜ Mezunları Dernekleri Konseyi  ODTÜ' de Yaşanan Gelişmelere Karşı  ODTÜ' den Kamuoyuna Duyuru

 
Orta Doğu Öğretim Elemanları Derneği  EĞİTİMSEN Ankara Üniversiteler Şubesi  ODTÜ Mezunları Dernekleri Konseyi  ODTÜ' de Yaşanan Gelişmelere Karşı  ODTÜ' den Kamuoyuna Duyuru


ODTÜ' de Yaşanan Gelişmelere Karşı  ODTÜ' den Kamuoyuna Duyuru
18 Aralık 2012 Salı

ODTÜ'den Kamuoyuna Duyuru
Dün yaşanan olaylara gazete, TV ve radyolarda hiç yer verilmemesi ileri demokrasimizin (!) medya üzerindeki etkilerini de açıkça görebildiğimiz güzel bir örnek oldu hepimiz için. 70 milyon insanın 700,000'inin haberi var mı acaba savaş alanına çevrilen ODTÜ'de yaşananlarla ilgili. Neler olup bittiğini öğrenmek, bilmeyenlere de anlatmak isteyenler için aşağıda Orta Doğu Öğretim Elemanları Derneği, EĞİTİM-SEN Ankara Üniversiteler Şubesi ve ODTÜ Mezunları Dernekleri Konseyi tarafından hazırlanmış Kamuoyu Duyurusu bulunuyor (daha detaylı metin için Rektörlüğün Basın Açıklaması' na da bakabilirsiniz). İlginizi çekebilir
 
Bilimin izinde, demokrasiye inanan, özgür düşünceli insanların yetiştiği ve hâlâ yolunda gitmeyen uygulamalarla ilgili gıkını çıkarabilen üç-beş kurumdan biri ODTÜ. Oradaki öğrencilerin ve her zaman öğrencilerine destek olan öğretim üyelerinin de hepimizin her zaman ses çıkarabilmemiz için verdikleri mücadele biber gazı ve bombalarla ceza değil, alkışlarla takdir görmeliydi bence. Unutmayın, başka ODTÜmüz yok! 
KAMUOYUNA DUYURULUR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 18 Aralık 2012’de Göktürk-2 Uydusu’nun uzaya gönderilmesi törenine katılmak amacıyla ODTÜ Kampusuna gelmiştir. Ancak ilginçtir ki Başbakan Kampusa gelmeden 2,5 saat önce 3000 civarında polis ve 8 Toma aracı Kampusa gelmiş ve Hükümetin politikalarını ve üniversite öğrencileri üzerindeki baskılarını protesto etmek amacıyla toplanan öğrencilerimiz ve olayları sakinleştirmek amacıyla araya giren ODTÜ personeline gaz ve ses bombaları ile hedef gözeterek saldırmıştır. Bombalarla yapılan saldırılar sadece dersliklerin değil, öğretim üyelerinin çalışma ofislerini, personel ailelerinin yaşadığı lojmanları ve personel çocuklarının bulunduğu Kreşi de etkilemiş ve eğitimi engellemiştir. Özel olarak öğrencilerimize, genel olarak üniversitemize yapılan bu saldırılar, Başbakanın Kampustan ayrılmasından sonra da 3 saat boyunca sürdürülmüştür. Siyasileri protesto eylemlerinin temel insan hakkı olarak görülüp hoş karşılanması gerekirken, ülkemizde polisin orantısız güç kullanımı yaşam hakkını tehdit etmektedir. Bu durum ülkemizin anti-demokratik bir yapıda hızla ilerlediğinin bir göstergesidir. Hükümetin ve ona bağlı emniyet kuvvetlerinin, tam 7 saat süren şiddetini ve biri ağır onlarca öğrencimizin yaralanmasını, ODTÜ personelinin uyarılarına rağmen dersliklerin, laboratuarların ve öğretim elemanlarının odalarının yer aldığı bölüm binalarına gaz ve ses bombalarıyla saldırılmasını kınıyoruz. Bu saldırıyı gerçekleştiren emniyet güçleri hakkında yasal işlem yapmak üzere ilgilileri göreve çağırıyoruz
 
Orta Doğu Öğretim Elemanları Derneği
EĞİTİM-SEN Ankara Üniversiteler Şubesi
ODTÜ Mezunları Dernekleri Konseyi



Serdar YÖRÜK Mumlu Batik Sergisi

| Serdar YÖRÜK MUMLU BATİK SERGİSİ HoneyComb ``Petek``
11 Aralık Salı  07 Ocak 2013 Pazartesi
İBB  İZMIR SANAT  Sanat Galerisi  KültürPark  26 Ağustos Kapısı  Fuar  Alsancak  Konak/Izmir/Türkiye — Açılış : 11 Aralık 2012  Saat : 18.30 |

1Aralık Salı  07 Ocak 2013 Pazartesi
Hergün : 10.00  22.00
Açılış : 11 Aralık 2012  Saat : 18.30

tarihleri arasında etkinliğe katılabilirsiniz

Serdar YÖRÜK MUMLU BATİK SERGİSİ HoneyComb ``Petek``
1Aralık Salı  07 Ocak 2013 Pazartesi
İBB  İZMIR SANAT  Sanat Galerisi  KültürPark  26 Ağustos Kapısı  Fuar  Alsancak  Konak/Izmir/Türkiye — Açılış : 11 Aralık 2012  Saat : 18.30





Serdar YÖRÜK MUMLU BATİK SERGİSİ HoneyComb ``Petek``
1Aralık Salı  07 Ocak 2013 Pazartesi
İBB  İZMIR SANAT  Sanat Galerisi  KültürPark  26 Ağustos Kapısı  Fuar  Alsancak  Konak/Izmir/Türkiye — Açılış : 11 Aralık 2012  Saat : 18.30






Honeycomb ``Petek`` Mumlu Batik Sergisiyle Serdar YORUK 11 Aralık'tan itibaren İzmir Sanat'ta…


…Fuar Kültürpark 26 Ağustos Kapısı yakınındaki İzmir Sanat, yıl boyunca; söyleşi, seminer, tiyatro ve film gösterileri, konserler ve sergilere ev sahipliği yapıyor…

İzmir Sanat’ta;

308 kişilik tiyatro ve sinema salonu,
Söyleşiler, dia gösterimleri ve sunumlar için 80 kişilik oditoryum,
Dans prova salonu,
Sergi Alanı
Ayrıca, sanatçılar için soyunma ve dinlenme odaları bulunuyor…

İZMİR SANAT'IN 10 KURALI

İzmir Sanat'ın uygulamaya çabaladığı ilkeler

"Birincisi, nitelik kaygısı öncelikli bir ölçüt kabul edildi. Hangi sanat dalı olursa olsun, nitelikli ürünlerin sunulması esastır. 
İkincisi, sanatçı ve sanat kurumları ile yapıcı ilişki ve işbirliği yöntem olarak benimsenmiştir. 
Üçüncüsü, programlı ve sistemli çalışma,
Dördüncüsü, salonların mümkün olduğu kadar verimli ve yoğun kullanılmasıdır. Bu hedefe erişmek için programların çeşitlenmesi, periyodik sanat filmi gösterileri ile sinema sanatının belli başlı eserlerinin seyirciye sürekli sunulması, sanat ve kültür konularına ilişkin konferans dizileri, sanat akımları hakkında tematik haftalar, belli sanat üsluplarının değişik sanat dallarındaki verimlerinin sergilerle, toplantı ve uzmanların konuşmalarıyla, temsil ve konserlerle özgür programlar halinde gerçekleştirilmesi...
Beşincisi, solist sanatçıların katılımıyla, periyodik oda müziği konserlerinin İzmirlilere sunulmasıdır. Bu da, orkestra konserleri dışında dinleme alışkanlığı yaygın olmayan önemli  bir müzik sanatı türünün bilinçli şekilde meraklılara ulaştırılması anlayışından kaynaklanıyor. Böylece İzmir çok sayıda nitelikli oda müziği resital ve konserlerine tanık oluyor, ünlü solistleri dinliyor. Şehrin müzik hayatında yeni bir kategori sistematik olarak yer almaya başlıyor.
Altıncı ve bir başka ilke; sinema sanatının örneklerini düzenli programlarla meraklılara izlettirmektir.
Yedincisi, dramatik sanat alanında, gençliğe yönelme ve sanat tiyatrolarına salon tahsisidir. Sanat değeri taşıyan özel tiyatrolara İzmir Büyükşehir Belediyesi sanat politikaları uyarınca destek veriliyor, salon olanakları tanınıyor. Çocuk tiyatrosu çalışmaları destekleniyor.
Sekizincisi, güzel sanat sergileri düzenlemek. İtiraf edilmelidir ki sürekli ve nitelikli sergiler sağlanamıyor. Bununla birlikte "İzmir Sanat" fuayesinde sürekli olmasa bile bir çok ilgi çekici ve sanat değeri taşıyan sergi gerçekleştirilebilmiştir. İzmirlilerin, güzel sanat sergileri açısından karşılaşılan zorlukları, işin galeriler piyasası ve ticari yanı dolayısıyla getirdiği engelleri takdir edeceklerini ve eksiklikleri anlayışla karşılayacaklarını umuyoruz.
Dokuzuncu ve esasen her kamu kuruluşunun bağlı olması gereken bir ilke de, özellikle bir sanat kurumuna yakışan sıcak ve güler yüzlü ortamın sağlanmasıdır. İzmirliler, İzmir Sanat  organizasyonlarında kendilerini evlerinde gibi rahat hissetmelidirler. Bu ilkenin ne kadar gerçekleştiğine elbet İzmir Sanat izleyicileri karar verecektir.
Onuncu ilke; İzmir'in ikinci bir senfoni orkestrası olan Dokuz Eylül Üniversitesi Senfoni Orkestrası, Devlet Konservatuarından kaynaklanan bu yeni oluşumu desteklemek, şehrin yerel yönetimi için zevkli bir sorumluluktur. Bir senfoni orkestrasının ne büyük emeklerle kurulabildiğinin bilincinde olanlar, bu sorumluluğu takdir edeceklerdir. İzmir'in ikinci bir senfoni orkestrasına kavuşması demek, müzik ortamının zamanla katlanarak zenginleşmesi, renklenmesi, derinlik kazanmasıdır…


İLETİŞİM



Fuar  26 Ağustos Kapısı  Alsancak  Konak/Izmir/Türkiye…
35225…
Alsancak  Konak/Izmir/Türkiye…

Gişe: +90(232) 293 40 49
Tel:  +90(232) 293 40 45  293 40 47  293 40 49  293 11 13  Faks: +90(232) 483 97 15

Hergün : 10.00  22.00
Açılış : 11 Aralık 2012  Saat : 18.30

tarihleri arasında etkinliğe katılabilirsiniz




Karsiyaka' nin Bir Baska Yuzu  Fotograf Yarismasi

| 2012 ULUSLARARASI 3. KARŞIYAKA FOTOĞRAF GÜNLERİ
16 Kasım 2012 Cuma  17 Kasım 2012 Cumartesi  18 Kasım 2012 Pazar Tarihleri Arasında Görülebilir…
KB  Ziya Gökalp Kültür Merkezi  Soğukkuyu/Bayraklı/Izmir
Acilis Kokteyli : 15 Kasım 2012  Saat : 18.30 |

16 Kasım 2012 Cuma  18 Kasım 2012 Pazar
Açılış Kokteyli : 15 Kasım 2012  Saat : 18.30

2012 ULUSLARARASI 3. KARŞIYAKA FOTOĞRAF GÜNLERİ 16 Kasım 2012 Cuma  17 Kasım 2012 Cumartesi  18 Kasım 2012 Pazar Tarihleri Arasında Görülebilir… KB  Ziya Gökalp Kültür Merkezi  Soğukkuyu/Bayraklı/Izmir  Açılış Kokteyli : 15 Kasım 2012 Perşembe  Saat : 18.30






2012 ULUSLARARASI 3. KARŞIYAKA FOTOĞRAF GÜNLERİ 16 Kasım 2012 Cuma  17 Kasım 2012 Cumartesi  18 Kasım 2012 Pazar Tarihleri Arasında Görülebilir… KB  Ziya Gökalp Kültür Merkezi  Soğukkuyu/Bayraklı/Izmir  Açılış Kokteyli : 15 Kasım 2012 Perşembe  Saat : 18.30


Uluslararası Karşıyaka Fotoğraf Günleri kapsamındaki ilk
etkinliğimiz  14 Kasım 2012 Saat : 18.30 Karşıyaka Vapur İskelesi

EFSA Atölyeleri Karma Sergisi açılışı ile başladı…


Geniş katılımla gerçekleşen etkinlikte fotoğraflar beğeni ile izlendi. 18 Kasım pazar gününe kadar sürecek etkinlik için İzmir'e gelmeye başlayan konuklarımızın da katılımıyla renklenen sergi, etkinlik son günü olan pazar gününe kadar siz fotoğraf severlerin beğenisine açık olacak. …







Karşıyaka Belediyesi, Ege Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği (EFSA) işbirliğiyle “Karşıyaka Uluslararası Fotoğraf Günleri”ni düzenliyor. Beş ayrı ülkeden onlarca fotoğraf sanatçısının buluşacağı etkinlikte söyleşiler, sunumlar ve sergiler yer alacak. Fotoğraf günlerinin bu yıl üçüncüsünü gerçekleştirdiklerini belirten Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak, “Yaşadıklarımızı kimileri yazıyla anlatıyor, kimileri de fotoğraflarla. Tarihe önemli belge niteliğindeki fotoğrafa gönül verenleri kutluyorum. Belediyemizin ev sahipliğinde önemli bir etkinlik gerçekleştiriyoruz. Yurt dışından da katılacak olan fotoğrafçılar ile önemli bir buluşmayı gerçekleştiriyoruz” dedi.
Etkinliğe ilişkin düzenlenen basın toplantısına Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak, Ege Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği (EFSA) Başkanı Fenay ULUEge Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi YrdDoçDrAhmet İmançerFotoğraf Sanatçısı Ahmet Serdar Turan katıldı…

Fotoğraf Günleri etkinliğine YunanistanGürcistanFilistin ve İspanya’dan fotoğraf sanatçılarının katılacağını belirten EFSA Başkanı Fenay Ulu, “Ülkemizden de 10 ayrı ilden katılacak fotoğrafçılar olacak. Hem amatörleri hem de profesyonelleri buluşturacak etkinlik olacak. Fotoğrafa gönül verenleri buluşturacak bu organizasyon için Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak’a teşekkür ediyorum” diye konuştu.
Hamza Rüstem Fotoğraf Müzesi’ni Karşıyaka’ya kazandırdıklarını belirten Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak, “Sanatın her alanına sahip çıkıyoruz. Geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirdiğimiz heykel çalıştayı sonrası kazandığımız heykeller kentimizin meydan ve parklarını süslüyor. Fotoğraf olarak da bu organizasyonlarda kazanımlarımızı halkımızla paylaşıyoruz“ dedi…

Bu yıl Üçüncüsü Düzenlenen Etkinlik, Hamza Rüstem Fotoğraf EviKarşıyaka İskelesi ve Ziya Gökalp Kültür Merkezi' nde gerçekleşecek…

…Bu yıl Üçüncüsü Düzenlenen Etkinlik Proğramı…

16 Kasım 2012 Cuma  17 Kasım 2012 Cumartesi  18 Kasım 2012 Pazar Tarihleri Arasında
Program
14-Kasım-2012 Saat : 18.30Karşıyaka Vapur İskelesi
Sergi : EFSA Atölyeleri KarmaSergisi
( Panoramik Fotoğraf,Kurgu,Still life ve Kemeraltı başlıklı Atölye çalışma gruplarından oluşuyor)
15 Kasım-2012 Saat : 18.30 Hamza Rüstem Fotoğrafevi
Sergi : Seyit Ali AK Fotoğrafları
16 Kasım-2012 Saat : 18.30 Ziya GÖKALP Kültür Merkezi
Fotograf Günleri Resmi Açılışı
'Karşıyaka'nın Bir Başka Yüzü'Fotoğraf yarışması ödül töreni
Sergi Açılışları;
_ Yarışma Fotoğrafları Sergisi
' Karşıyaka'nın Bir Başka Yüzü '
_ Foto Muhabirleri Sergisi -Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Ege Bölge Temsilciliği
' Haberin İçinden '
_ EFSA-EgeFotoğraf ve Sinema Amatörleri DerneğiSergisi
' Portre '
17 Kasım-2012 Ziya GÖKALP Kültür Merkezi
Saat : 10.00 Program tanıtımı
Saat : 10.15  12.15 Kurumlar Dijital Fotoğraf Sunumları
Bölüm I
Bornova Anadolu Lisesi Fotoğra Kulübüsunumu
Yunus Emre Anadolu Lisesi Fotoğraf Kulübüsunumu
Işılay Saygın Güzel Sanatlar Lisesi Fotoğraf Kulübüsunumu
YAFOTYaşar Üniversitesi Fotoğraf Topluluğusunumu
EFOTEge Üniversitesi Fotoğraf Topluluğu sunumu
-ara-
Bölüm II
ÖFOGÖdemiş Fotoğraf Gönüllüleri sunumu
UFGUrla Fotoğraf Grubusunumu
İZAFODİzmir Amatör Fotoğrafçılar Derneğisunumu
TFSDTrakya Fotoğraf Sanatçıları Derneğisunumu
-öğlen ara -
Saat : 13.15  15.00 Söyleşi ' MedyadaGündemi Belirleyenler'
Modr. Yrd.Doç.Dr. Ahmet İMANÇER
Konuşmacılar : Abdurrahman ANTAKYALIAnadolu Ajansı
Ümit BEKTAŞReuters Ajansı
Recai KÖMÜRSabah Gazetesi
Kadir KEMALOĞLUYeni Asır Gazetesi
Saat : 15.15  18.45 Kişisel Fotoğraf Sunumları
Arif Ziya TUNÇ -İzmir
Fotoğraflarda 'Değer' Kriterleri
Behiç GÜNALAN-Edirne
Edirne Efsanesi ' Kırkpınar '
Manel ARMENGOL -İspanya
' Neden Fotoğraf Çekiyorum '
Ufuk KIRAY -Lüleburgaz
' Kurgusal Fotoğraf '
Sema ÖZEVİN -Kocaeli
' Denize Karşı TERSANE '
Levan ADIKASHVILI -Gürcistan
' Woman '
18 Kasım-2012 Ziya GÖKALPKültür Merkezi
Saat : 10.00 Program tanıtımı…

 Saat : 10.15  12.15 Kurum ve Kişisel Sunum
Bölüm I
' Tehdit Altındaki Doğal ve Kültürel Yaşam '
İZDOFİzmir Doğa Fotoğrafçıları Sunumu
AFSADAnkara Fotoğraf Sanatçıları Derneği sunumu
EFSAEge Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği sunumu
-ara -
Bölüm IIKişisel Fotoğraf Sunumları…

…Kumral KEPKEP -İstanbul
' Koruyamadıklarımız'
Erdal MERTER -İzmir
' Yolculuk Hikayeleri '
'Kemal ELİTAŞ' Usta' nın anısına-Tekirdağ
' Müsait Bir Yerde '
-öğlen ara …

 Saat : 13.00  14.30
Söyleşi
21'ci Yüzyılda Fotoğrafa Bakmak
Modr. Orhan ALPTÜRK
Fotoğrafçı
Konuşmacılar :
Merih AKOĞUL
Fotoğrafçı, Yazar
Kamil FIRAT
Fotoğrafçı
Saat : 14.45  18.15
Kişisel Fotoğraf Sunumları
Argiris ZAFEİRİDİS -Yunanistan
The Aegean Sea '
Ahmet ESMER -Balıkesir
Mizah-Karikatür Fotoğrafları '
Erol ÖZDAYI -İzmir
Haydi '
Ahlam SHİBLİ -Filistin
' Ahlam SHİBLİ Fotoğrafları '
Tufan DİNARLI -Söke
'Tufan Dinarlı Objektifinden 80 li yıllar '
Ömer BAKAN-Edremit
Kurgu Fotoğraf üzerine'
Saat : 18.30 Kapanış
Efsa Düzenleme Kurulu adına: A.Serdar TURAN
0 536 301 76 86
Etkinlik Merkezi: Ziya Gökalp Kültür Merkezi
Bahçelievler Mah. Gün Sazak sok. No : 329  Karşıyaka
( Karşıyaka Soğukkuyu Kavşağı, Çanankkele Asfaltı, Soğukkuyu Shell Benzin İstasyonu Yanı)
Tel: +90(232) 366 44 59

KARŞIYAKA'NIN BİR BAŞKA YÜZÜ  FOTOĞRAF YARIŞMASI
  SONUÇ BİLGİLERİ


Katılan kişi sayısı            :   47
Katılan fotoğraf sayısı     :   194
Ödüller


Uluslararasi3.KarsiyakaFotografGunleri2012001Karsiyaka'ninBirBaskaYüzüFotografYarismasindaDereceAlan—1.likCan YUCELIzmir001



Uluslararasi3.KarsiyakaFotografGunleri2012002Karsiyaka'ninBirBaskaYüzüFotografYarismasindaDereceAlan—2.likŞimal ÇAĞIRICIIzmir001
  


Uluslararasi3.KarsiyakaFotografGunleri2012003Karsiyaka'ninBirBaskaYüzüFotografYarismasindaDereceAlan3.lükEmrah ARGINIzmir001


Uluslararasi3.KarsiyakaFotografGunleri2012004Karsiyaka'ninBirBaskaYüzüFotografYarismasindaDereceAlan—Mansiyon—Mehmet YASAIzmir001



Uluslararasi3.KarsiyakaFotografGunleri2012005Karsiyaka'ninBirBaskaYüzüFotografYarismasindaDereceAlan— Mansiyon—Hakan KUYUMCUIzmir001


Uluslararasi3.KarsiyakaFotografGunleri2012006Karsiyaka'ninBirBaskaYüzüFotografYarismasindaDereceAlan Mansiyon—Emrah ARGINIzmir001



Uluslararasi3.KarsiyakaFotografGunleri2012007Karsiyaka'ninBirBaskaYüzüFotografYarismasindaDereceAlan EFSA Ö.Ö.—Şimal ÇAĞIRICIIzmir001

Sergilemeler

Abdullah ÇELEBİ1İzmir
Ahmet Şahin KÖSE1İzmir
Alahattin KANLIOĞLU1İzmir
Atilla ÖZDEMİR1,5İzmir
Ayşe TEMİZEL1,2İzmir
Can YÜCEL2İzmir
Can TANRISEVEN2İzmir
Celal ERDEM5İzmir
Cemal ÇETİN1,2,4İzmir
Güney ÖGE5İzmir
Hakan KUYUMCU1İzmir
Hakan TEZEL2İzmir
İsmet DANYELİ3İzmir
Mehmet YASA2,3,4İzmir
Mustafa KARAHAN2İzmir
Osman KESKİN2,3İzmir
Ozan İLGİNOĞLU1İzmir
Özlem YILDIZ2İzmir
Sabri Görkem ETCİ1İzmir
Sadık Murat SAATÇİ3İzmir
Sedef ONUM3İzmir
Serkan ÇOLAK 2İzmir
Soner ULUİzmir
Şimali ÇAĞIRICI3,4İzmir
Taner SEVGÜR2İzmir
Yılmaz KALPALP4İzmir

Karşıyaka Belediyesi  Ziya Gökalp Kültür Merkezi


İLETİŞİM 

…1998 yılında hizmete girmiştir. 351 kişilik tiyatro salonu, 150 kişilik cep sineması ve sergi salonu bulunmaktadır…
Karşıyaka Belediyesi  Ziya Gökalp Kültür Merkezi
Bahçelievler Mah. Gün Sazak sok. No : 329  Karşıyaka
( Karşıyaka Soğukkuyu Kavşağı, Çanankkele Asfaltı, Soğukkuyu Shell Benzin İstasyonu Yanı) …
35210…
Soğukkuyu/Bayraklı/Izmir/Türkiye…

Gişe: +90(232) 366 44 59
Tel: +90(232) 366 44 59  399 40 84  Faks: +90(232) 399 40 84

Karşıyaka Belediyesi  Ziya Gökalp Kültür Merkezi  Soğukkuyu/Bayraklı/Izmir
16 Kasım 2012 Cuma  18 Kasım 2012 Pazar

FOTOĞRAF GÜNLERİ ETKİNLİĞİ DEVAM EDİYOR...
Etkinliğe, 15 Kasım 2012  saat 18.30'da  Hamza Rüstem Fotoğrafevi' nde " Seyit Ali AK Fotoğrafları " sergi açılışı ile devam ediyoruz. Açılışa ve Kokteyle davetlisiniz. …
Açılış Kokteyli : 15 Kasım 2012  Saat : 18.40
Hergün : 10.00  22.00


 Hamza Rüstem Fotoğraf Evi

Karşıyaka Belediyesi,  kenti KültürSanat üssü yapabilmek için çok yönlü çalışıyor. Bir yanda konserler ve paneller için yeni kültür merkezleri inşa ederken bir yandan da kent kültürüne farklı anlamlar katmak için müzeler hazırlıyor. Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak’ın çabasıyla kamulaştırılıp aslına uygun hale getirilerek açılan Latife Hanım Köşkü Anıevi daha sonra Bahçeşehir Koleji işbirliğiyle hizmete giren Bilim Müzesi’nden sonra şimdi de Karşıyaka Belediyesi Hamza Rüstem Fotoğraf Evi halkın hizmetine sunuldu: Müze 14 Nisan 2011 de hizmete açıldı…

Mekan ,  ilçeye kültürel bir kimlik kazandırıyor. İzmir’in en köklü fotoğraf stüdyolarından biri olan Hamza Rüstem Fotoğrafhanesi’nin yaklaşık 100 yıllık bir geçmişe sahip arşiv ve koleksiyonu Karşıyaka Belediyesi tarafından değerlendirilerek Mavişehir’de bir fotoğrafevine dönüştürüldü. Burada orijinal fotoğraf makineleri, fotoğraflar, fotoğrafik efemera çeşitli fotoğraf malzemesi ve ekipmanlar sergilenirken ayrıca fotoğrafevinde mekana adını veren Hamza Rüstem e ait özel eşyaların yeraldığı bir salon, etnografik nitelikli tarihsel stüdyo, hatıralık eşya reyonu, mobil kamera Hamza Rüstem heykeli de bulunmaktadır…

…Dedesinin arşiv ve koleksiyonunu Karşıyaka Belediyesi’ne bağışlayan Mert Rüstem ise bir rüyasının gerçekleştiğini söyledi.
Müzenin kurulmasında en önemli katkıyı fiziki ve maddi imkanları sunan Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak yaptı. Bu sayede başta İzmir Karşıyaka olmak üzere ülkemiz çok önemli bir eser kazanmış oldu. Müzenin diğer önemi İzmir’de, hatta belki de (Koç Müzesi Hariç) ülkemizde, tamamı bir koleksiyoner tarafından bağışlanıp (maddi karşılık alınmadan) şekillendirilmiş ilk müze olması. Bir koleksiyoner, bir belediye ile işbirliği yaparak böyle bir eseri meydan getirdi.
Müze Bölümleri : Bahçe, Büyük Salon, Küçük Salon, Odalar…

Bahçede faal bir kamera obscura var. Büyük salonda 38 tane vitrin bulunuyor. İlk girişte faal ahşap kamera obscura görülüyor. Fotoğraf makinaları 1880′li yıllardaki ahşap makinalarla başlayıp SLR de son buluyor. 1980 lere kadar örnekler var. Küçük salona Hamza Rüstem Salonu adı verildi. Burada Girit’ten günümüze Bahaedin Bediz, Hamza Rüstem, oğulları HüseyiNuriMetin Rüstem stüdyo ve kartpostal çalışmalarından örneklerle Hamza Rüstem in özel eşyaları bulunuyor. Bu salonda sunum yapılması gelişmiş projeksiyon, dvd player ve notebook mevcut. Diğer üç odadan biri idare ofisi, biri karanlık oda canlandırması, diğeri de stüdyo canlandırması…

Hamza Rüstem Fotoğrafevi, 14 Nisan 2011' de ziyarete açılmıştır…

Ziyaret Saatleri : 09.00  12.00 / 13.00  18.00
(Pazartesi Günleri Kapalıdır)
…Grup ziyaretleri önceden randevu alınarak yapılmaktadır…

Karşıyaka Belediyesi  Hamza Rüstem Fotoğrafevi
Yalı Mah. 6522 Sok. No : 8 Carrefour Karşısı  Mavişehir
(Karşıyaka CarrefourSa alışveriş merkezinin giriş kapısı karşısı)
35000
 Mavişehir/Karşıyaka/Izmir/Türkiye…

Gişe: +90(232) 324 53 57
Tel: +90(232) 324 53 57   324 53 57  Faks: +90(232) 324 53 57



Böcekler Konusundaki Bilgi Eksiğini Gidererek Bilinçlenmeyi ve Böcek Farkındalığı Yaratma
| BOFYAP 2012 FOTOGRAF VE BOCEK RESIMLERI SERGISI
14 Kasım 2012 Çarşamba  28 Kasım 2012 Çarşamba
Tarihleri Arasında Görülebilir…
IBB  Çetin Emeç Sanat Galerisi  Hisarönü/Çankaya/Izmir
Acilis Kokteyli : 14 Kasım 2012  Saat : 18.00 |
14 Kasım 2012 Çarşamba  28 Kasım 2012 Çarşamba
Açılış Kokteyli : 14 Kasım 2012  Saat : 18.00

BÖFYAP 2012 FOTOĞRAF VE BÖCEK RESİMLERİ SERGİSİ 14 Kasım 2012 Çarşamba  28 Kasım 2012 Çarşamba Tarihleri Arasında Görülebilir… IBB  Çetin Emeç Sanat Galerisi  Hisarönü/Çankaya/Izmir — Açılış Kokteyli : 14 Kasım 2012  Saat : 18.00

BÖFYAP 2012 FOTOĞRAF VE BÖCEK RESİMLERİ SERGİSİ 14 Kasım 2012 Çarşamba  28 Kasım 2012 Çarşamba Tarihleri Arasında Görülebilir… IBB  Çetin Emeç Sanat Galerisi  Hisarönü/Çankaya/Izmir — Açılış Kokteyli : 14 Kasım 2012  Saat : 18.00




BÖFYAP 2012 FOTOĞRAF VE BÖCEK RESİMLERİ SERGİSİ

…Doğadaki canlıların en büyük grubunu oluşturan böcekler konusundaki bilgi eksiğini gidererek bilinçlenmeyi ve böcek farkındalığı yaratmayı amaçlayan BÖFYAPBÖCEK OKULU projesi, TÜBİTAK' ın bilimi topluma tanıtma destekleri kapsamında 2008 yılından bu yana E. Ü. Ziraat Fakültesi' nde üçer günlük etkinlik dilimleri halinde yürütülmekte ve pek çok atölye çalışması içinde böcek resimleri ve böcek fotoğrafları atölyeleri de yer almaktadır…

…Bu yıl onbirincisi düzenlenen bu sergide, BÖFYAPBÖCEK OKULU projesine 2012 yılında katılan 913 yaş grubundaki ilköğretim öğrencilerinin yaptıkları Böcek Resimleri ve Çektikleri Böcek Fotoğrafları yer almakta ve toplumla paylaşılarak böcek farkındalığı yaratılmasına katkıda bulunulması amaçlanmaktadır…




…Uzun yıllar İzmir Büyükşehir Belediyesi Binasında sanatseverlere hizmet veren Çetin Emeç Sanat Galerisi, 01 Ekim 2006 tarihinde yeni yerine taşındı…

…Geçmişte İzmir Belediyesi hizmet binası olarak kullanılan, daha sonra restore edilerek Egemenlik Evi adı altında Türkiye Parlamenterler Birliği'ne tahsis edilen tarihi mekan, Gümrük  Hisarönü'nde bulunmaktadır. Binanın giriş katı İzmir Büyükşehir Belediyesi Çetin Emeç Sanat Galerisi olarak hizmet vermektedir…

İLETİŞİM
…900 Sokak No: 17…
(Hisar Camisi Yakını, Mennan Pastanesi Sokağı, Eski Belediye Binası) …
35210…
Gümrük  Hisarönü  Çankaya/Izmir/Türkiye…

Gişe: +90(232) 293 35 22
Tel: 445 20 34  489 56 87  Faks: +90(232) 425 14 14

IBB  Çetin Emeç Sanat Galerisi  Hisarönü/Çankaya/Izmir
14 Kasım 2012 Çarşamba  28 Kasım 2012 Çarşamba
Açılış Kokteyli : 14 Kasım 2012  Saat : 18.00
Hergün : 10.00  22.00


Doğumgünün Kutlu Olsun Pablo PICASSO!
Doğumgünün Kutlu Olsun Pablo PICASSO!… 25.10.2012.Pazartesi…|…!!! :—)

25 Ekim Pazartesi 2012
Doğumgünün Kutlu Olsun Pablo PICASSO!

131 yıl önce bugün doğan ünlü İspanyol Sanatçı Pablo PICASSO’ nun, 20. yüzyılın ilk yarısına ait en önemli gravür dizisi Suite VOLLARD, 16 Şubat  18 Nisan 2010 tarihleri arasından Pera Müzesi’nde sergilendi.
Suite VOLLARDPablo PICASSO’ nun yakın dostu ve döneminin en ünlü sanat tüccarı olan Ambroise VOLLARD’ ın siparişi üzerine Pablo PICASSO tarafından üretilen 100 gravürden oluşuyordu. British Museum, yakın zamanda koleksiyonuna eklediği bu gravür setini 2012 yazında sergilemişti. http://bit.ly/VygS1v

Happy Birthday Pablo PICASSO!

Born 131 Years Ago Today, Pera Museum had the pleasure of exhibiting the Spanish Artist Pablo PICASSO' s important engraving series from the first half of the 20th century, the Suite VOLLARD, between 16 February  18 April 2010. The engravings were a result of the collaboration between Pablo PICASSO and his close friend and famous art dealer of the period, Ambroise VOLLARDThe British Museum recently acquired a set of the Suite VOLLARD and exhibited it during the summer of 2012http://bit.ly/VyhrZ1

 Pablo PICASSO  Suite VOLLARD Gravürleri

Pablo PICASSO  Suite VOLLARD Gravürleri 16 Şubat  18 Nisan 2010 tarihleri arasından Pera Müzesi’nde sergilendi

Pablo PICASSO  Suite VOLLARD Gravürleri

20. yüzyılı kasıp kavuran bir fırtınaydı Pablo PICASSO. Yaşamı bir dahinin yaşamıydı. Sanatsal üretkenliğinin doruklarında olduğu 1930'lara tarihli Suite Vollard sanatçının yaşamını bir günlükmüşçesine yansıtan gravür serisidir. Aşk, çıplaklık, erotizm, tutku, kaos ve mitolojik temalar kadar özyaşamöyküsel izleri de barındıran Suite Vollard, yüz adet gravürden oluşur. Yaratımın özgünlüğü, yapıtların niteliği ve tekniklerin çeşitliliği, Suite Vollard'ı geçen yüzyılın en önemli sanatsal miraslarından biri kılar. Bugün de görsel bir şölen niteliğinde olan Suite Vollard Gravür dizisi dünyada beş adet bulunan tam serileriden biriyle Pera Müzesi'nde ziyaretçilerle buluştururken, sergi kataloğu da eksiksiz bu tam seriyi okurlara sunuyor.
 
Pablo PICASSO  Suite VOLLARD Gravürleri

Pablo PICASSO  Suite VOLLARD Gravürleri

16 Şubat  18 Nisan 2010

Ünlü İspanyol sanatçı Pablo PICASSO’ nun, 20. yüzyılın ilk yarısına ait en önemli gravür dizisi Suite VOLLARD 16 Şubat  18 Nisan 2010 tarihleri arasından Pera Müzesi’nde sergilendi.
 
Suite VOLLARDPablo PICASSO’ nun yakın dostu ve döneminin en ünlü sanat tüccarı olan Ambroise VOLLARD’ ın siparişi üzerine Pablo PICASSO tarafından üretilen 100 Gravürden oluşuyordu.

Pablo PICASSO’ nun çok önemli bir dönemi olarak bilinen 1930’lara tarihlenen, tema ve teknik açıdan ilginç bir çeşitliliği yansıtan gravürlerde genel olarak, aşk, çıplaklık, erotizm, tutku, kaos, portre, mitolojik temalar ve yaşam öyküsel göndermeler görülüyordu
 
Pablo PICASSO  Suite VOLLARD Gravürleri

Pablo PICASSO  Suite VOLLARD dizisinin 100 Gravürlük tam takımından dünyada sadece beş adet bulunuyor. Suna ve Inan KIRAÇ Vakfı Pera Müzesi, bu beş takımdan biri olan İspanya’daki Fundación MAPFRE (Mapfre Vakfı) Koleksiyonu’na ait Pablo PICASSO  Suite VOLLARD gravür dizisini, Instituto CERVANTES ve Fundación MAPFRE işbirliğiyle, Pera Müzesi’nde sanatseverlerle buluşturdu

Pablo PICASSO  Suite VOLLARD Gravürleri : Kunstsammlungen Chemnitz16 Septembre 2012 au 18 Novembre 2012

Pablo PICASSO  Suite VOLLARD Gravürlerini Sekmeye tıklıyarak izleyebilirsiniz

http://www.ekavart.tv/sergiler/diger/picasso--suite-vollard-gravurler

Pablo PICASSO  Suite VOLLARD Gravürleri


 

| Ana Sayfa |

Lomography’nin Hikayesi

Lomography’nin Hikayesi…|…!!! :—)

01 Eylül 2012Cumartesi  22 Eylül 2012Cumartesi 14.00  17.00
Lomography’nin Hikayesi

Lomography’nin hikayesi 1990′ların başına rastlar…

Bir grup Viyanalı öğrenci, gizemli Rus fotoğraf makinesi, Lomo Kompakt Automat ile karşılaştılar. Çekilen fotoğrafların sonuçları karşısında çok şaşırdılar. Fotoğrafları; canlı renklerde, derin saturasyonlu ve vinyetli, dolayısıyla daha önce hiç karşılaşmadıkları şekildeydi…

Lomography global olarak aktif, deneysel ve yaratıcı görsel anlatıma odaklı, düşük ve yüksek teknolojinin karışımını kullanan, fotoğrafçılık ve dizaynla uğraşan kültürel bir yapı. Analog fotoğrafçılığın benzersiz yapısından etkilenerek, gelişimine katkıda bulunmayı hedefliyor…

Detaylı bilgi ve rezervasyon için:
0212 334 99 00 (4)

egitim@peramuzesi.org.tr

Genç Lomography Kareleri…


…01  29 Eylül 2012 tarihleri arasında…


 
Kendi Kareni Yaratma Zamanı!

14  18 yaş grupları için hazırlanan “Pera Müzesi’nden Genç Lomography Kareleri” atölyesinde, katılımcılar öncelikle LomoKino  Kısa Film Seçkisi gösterimi izleyecek; ardından Lomography’nın temel teknik kullanımı hakkında bilgi edinecekler. Atölyenin uygulama bölümünde ise, gençler müzede farklı Lomography makinalarıyla çekim yapabilecekler.


Karelerini Sosyal Medyada Paylaşalım!

Pera Müzesi, atölye bitiminden bir hafta sonra katılımcıların fotoğraflarını Pera Müzesi Blog’unda, Facebook sayfalarında, Pinterest ve Twitter’da paylaşacak. Fotoğraflar aynı zamanda Lomography Dergi’sinde yayınlanacak, Lomography’nin Sosyal Medya alanlarında paylaşılacak

Detaylı Bilgi
Yaş Grubu: 14  18
Tek Günlük Atölyeler: 14.00  17.00
…01 Eylül 2012Cumartesi  22 Eylül 2012Cumartesi 14.00  17.00

01 Eylül 2012Cumartesi
08 Eylül 2012Cumartesi
15 Eylül 2012Cumartesi
22 Eylül 2012Cumartesi
29 Eylül 2012Cumartesi


Detaylı Atölye Akışı

14.00  15.00 Tanışma, Pera Müzesi ilgili kısa bilgi, Lomography sunumu, LomoKino  kısa film seçkisi gösterimi…

15.00  15.30 Lomography kullanımı hakkında bilgilendirme
15.30  17.00 Müze’de Lomography fotoğraf makinalarıyla çekim…
 

Türk Sineması 94 Yaşında


Ayastefanos'daki Rus Abidesinin Yıkılışı, Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'na girdiği yıl çevrilen, Türk sinema tarihinin bilinen ilk filmi ve senaryosudur. Osmanlı ordusunda yedek subay olarak görev yapan Fuat Uzkınay tarafından 14 Kasım 1914'te çekilmiştir. Film 150 metrelik bir belgeseldir. Filmdeki tüm olay Ayastefanos'taki (Yeşilköy) Rus anıtının yıkılışıdır. Lumierre kardeşlerin sinema tarihine ilk film olarak geçen ve sinemanın doğuşu kabul edilen trenin gara girişinin Türk versiyonudur. Filmin hiçbir kopyası günümüze ulaşamamıştır, bu yüzden filmin hiç var olmadığına dair şüpheler de mevcuttur… 
Utanç Abidesi-Ayastefanos Rus AnıtıAyastefanos Rus Anıtı çok kişinin zannettiği gibi Yeşilköy’de değildir. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı bitip Ruslar Yeşilköy’ü terk ettikten çok sonra, 1894 yılında Ruslar, yeni baştan Osmanlıyı bir başka yaptırıma sürüklerler. 1877-1878 Savaşı sırasında ölen Rus askerleri için bir anıt, daha doğrusu bir . Değişik yerlerden ölen rus askerlerinin kemikler toplanacak ve Ayastefanos’ta yarı kilise, yarı anıt şeklinde yapılacak bir yapıda bu kemikler toplu bir şekilde gömülecektir. Osmanlı bu yaptırıma da boyun eğer, imzalar atılır. Florya sırtlarında, Şenlikköy mevkiinde 1894 yılında anıt muazzam bir törenle açılır. Yapının çan kulesi Ruslara özgü soğan kubbesi şeklinde yapılır. Anıtın içinde ve dışında yer alan muazzam duvar tablolarını yapmak üzere Çar’ın kendi ressamları İstanbul’a gelip Pera’da, Rus Sarayı’nda 6 ay çalışırlar.


I. Dünya Savaşı başladığında ve Rusya'ya savaş açıldığında 1877-1878 yenilgisinin anısını taşıyan ve Ruslar tarafından zorla yaptırılan bu yapıt 14 Kasım 1914 tarihinde yıkıldı.Yıkıma ilişkin yazılı kaynaklardan son derece görkemli bir yapı olduğu, binanın iç yüzünde savaşta ölen askerlerin adlarının işlendiği nişlerin sıralandığı, kemiklerin mahzenlere doldurulmuş olarak korunduğu, rahip ve muhafızlar için özel hacimlerin düzenlenmiş olduğu anlaşılmaktadır.Yıkım, on iki kagir ayak tarafından taşındığı belirtilen son platforma yerleştirilen tahrip kalıplarıyla gerçekleştirilmiştir…


Yıkımdan önce, çanlar indirilmiş ve Askeri Müze'ye gönderilmiş, binadaki eşya polis müdüriyetine teslim edilmiştir.Bunlar arasında bilinen en önemli parça, yapının pirinç ve altın yaldızlı maketidir.İkona ve benzeri dini eşyalar Rus rahiplere verildi.

Türk sinemasının doğum günü, ülkenin 1. Dünya Savaşı'nın karmaşasıyla boğuştuğu döneme rastlıyor. 11 Kasım'da ülke resmen savaşa girdikten 3 gün sonraya…


Çekilen ilk film, Osmanlı'nın 93 Harbi'nde Ruslara karşı yenilgisinin acı bir hatırası olan Ayastefanos'daki (Yeşilköy) Rus Abidesi'nin yıkılışını belgeleyen film oldu… 
Yeşilköy'deki bu anıtın dinamitle havaya uçurulmasını görüntülemek için Avusturyalı Sacha Messter Gesschelschaft firmasının teknisyenleri İstanbul'a gelmişti. Yeşilköy'deki anıtın etrafında toplanan halk arzusunu hep bir ağızdan dile getirdi. "Bu anıtın yıkılışını yabancılar değil bir Türk filme çekmelidir."
Bunu da sinema tutkunu Fuat Uzkınay, hem de mucize sayılabilecek bir şekilde yaptı. Uzkınay, o güne kadar bir kez bile film çekme aygıtını kullanmamıştı. O, sadece ustası Weinberg'den projeksiyon makinesinin nasıl kullanılacağınıı öğrenmişti.
Ama, hemen oracıkta, Avusturyalı teknisyenlerden bu aleti kullanmayı öğrendi. Ve Türk sinema tarihinin ilk belgeselini çekti: Ayastefanos'taki Utanç Abidesi'nin Yıkılışı. Yıkım, Fuat Uzkınay adlı bir yedek subay tarafından Ayastefanos'daki Rus Abidesinin Yıkılışı adıyla filme alınmıştır.İlk Türk aktüalite filmi olarak bilinen bu çekim halen kayıptır…

İlk kez Nurullah Tilgen tarafından açıklanan daha sonra da Sayın Özön tarafından alıntı yapılarak genişletilen ilk Türk filmine ilişkin bu belge, doğruluk derecesini kuşkuya sokacak birçok bilgi içermektedir. Titiz bir araştırmacı olduğundan kuşku duymadığımız Sayın Özön de bunu farketmiş olacak ki, bu film üzerine bir kez daha araştırma yapma zahmetine katlanmıştır. Bu araştırması sonucunda elde ettiği bilgi ise her açıdan çok ilginçtir. Özön, sözünü ettiğimiz kitabında bu araştırmasının sonucunu dipnotu olarak şöyle açıklamaktadır: "Bu film (yani ilk Türk filmi olan "Ayastefanos'taki Rus Abidesi'nin Yıkılışı") bugüne kadar bulunamamıştır. K.K. Foto-Film Merkezi'ndeki katalogda bu ad altında kayıtlı filmin bununla hiçbir ilgisi yoktur. Dikkati çeken bir noktada Uzkınay'ın 1953'te Foto Film Merkezi'nden henüz emekliye ayrıldığı sırada Sayın Tilgen'le yaptığı konuşmada bu filmin merkezde bulunduğundan hiç söz açmamasıdır. Öbür filmlerin resimlerini Merkez'in arşivindeki kopyalarından sağlayabilmesine rağmen Uzkınay bu filmle ilgili hiçbir fotoğraf vermemiştir."

Aslında Osmanlı ülkesinde Uzkınay’dan daha önce de sinema çekimleri yapılmıştı. Makedonyalı Yanaki Manaki ve Milton Manaki Kardeşler 1911 senesinde Sultan Reşat’ın Selanik ve Manastır gezilerini filme aldı. Bu filmler günümüze kadar da ulaşmıştır. Uzkınay’ın filminin ilk film sayılmasının sebebi Makedonya’nın bugünkü sınırlarımız dışında kalmasıdır.
Osmanlı Ülkesinde İlk Sinema Gösterimleri ve Çekimleri
Osmanlı İmparatorluğu sinemayla 1896’da gösterime başlayan Fransa’dan hemen sonra tanıştı. Lumiere Kardeşler’in bir kameramanı 1896’da İstanbul’a gelerek Boğaziçi’nde çekimler yaptı. Ardından İzmir, Hayfa, Kudüs ve başka şehirleri görüntüledi. Aynı yılın sonlarında, bilet alınarak girilen ilk sinema gösterimi yapıldı. Pathe Yapımevi’nin temsilciliğini alan Polonya Yahudisi Sigmund Weinberg, o yıllardaki adı Pera olan ve çoğunlukla azınlıkların yaşadığı Beyoğlu’nda, Sponeck Birahanesi’nde sinematograf gösterileri düzenledi. Karagöz gösterileriyle meşhur Direklerarası’ndaki Feyziye Kıraathanesi de sinema gösterilerine başladı. İlk yerleşik sinema salonu olan Pathe’yi Weinberg Tepebaşı’nda açtı. Bunu Beyoğlu’nda açılan Palas ve Majik sinemaları takip etti. Feyziye Kıraathanesi de yıkılarak 1914’de Milli Sinema’ya dönüştü. Bu salonları başkaları da izledi. Birinci Dünya Savaşı öncesinde İzmir, Selanik gibi şehirlerde sinema oldukça yaygınlığa kavuşmuştu. Sarayda ise hanedan mensuplarına özel, sinema gösterimleri yapılıyordu. İlk filmlerin kısa metrajlı belge filmleri ve güldürüler olduğu bilinmektedir.
Birinci Dünya Savaşı’nda Türk ordularının başkomutanı Enver Paşa, savaş içinde Almanya’yı ziyaret ettiği sırada Alman ordusunun bir “Ordu Film Dairesi” kurduğunu görünce sinemanın propaganda açısından önemini kavramıştır. Yurda dönünce de ilk işi Türkiye’de hemen bir Ordu Film Dairesi’nin kurulmasını sağlamak olmuştur. Ordu Film Dairesi önceleri belge filmleri çekti. Bunlar savaşla, başkomutanın ve padişahın resmi ve özel yaşamlarıyla ilgili filmlerdi. Kuruluşun başına Türkiye'de halka ilk film gösterimini sağlamış olan Sigmund Weinberg getirildi. Sonnradan siyasal düşüncelerle bu görevinden uzaklaştırıldı ve yerine yardımcısı olan Fuat Uzkınay geldi. Türk sinemasının ilk sekiz-dokuz yılında az sayıda film çekilmiştir. Bu filmler sonrasındaki sinema faaliyetleri de zaten Cumhuriyet dönemine girer. Enver Paşa’nın direktifiyle kurulan Merkez Ordu Sinema Dairesi dışında devletin sinemaya fazla ilgisi yoktur. Cumhuriyet döneminin başlarından itibaren iki özel film şirketi 1922’de kurulan Kemal Film ile 1928’ de kurulan İpekçilerin film şirketi, film yapımında ve ithalatında uzun süre etkin olmuştur.

İlk Türk filmini gören var…

Radikal 24/02/2004

Varlığı tartışılan 'Ayastefanos'taki Rus Abidesi'nin Yıkılışı' adlı filmi izleyen ve akıbetini bilen biri bulundu: Gafuri Akçakın

1914 tarihinde Fuat Uzkınay tarafından çekilen 'Ayastefanos'taki Rus Abidesi'nin Yıkılışı', Merkez Ordu Sinema Dairesi'nde çalışan Gafuri Akçakın tarafından izlenmiş.

Türk sinemasının başlangıcı kabul edilmesine rağmen, aslında hiç çekilmediği de iddia edilen Fuat Uzkınay'ın 'Ayastefanos'taki Rus Abidesi'nin Yıkılışı' filmini izleyen biri nihayet ortaya çıktı. 1914 tarihinde çekilen 'Ayastefanos'taki Rus Abidesi'nin Yıkılışı', Merkez Ordu Sinema Dairesi'nde çalışan Gafuri Akçakın tarafından izlenmiş.

Aylık sinema dergisi Antrakt'ın son sayısında Burçak Evren'in kaleme aldığı 'Ayastefanos'taki Rus Abidesi'nin Yıkılışı Filmini Gören Bir Tanık' başlıklı yazıda, Fuat Uzkınay'la birlikte çalışan Gafuri Akçakın'ın filmi izlediği, Nijat Özön'ün Fuat Uzkınay'la ilgili yayımlanan kitabına filmle ilgili notlar düştüğü belirtiliyor. Burçak Evren, yazısında Akçakın'ın kitabı satır satır okuduğunu yanlış bilgileri düzelttiğini, eksik bilgileri de eklediğini yazıyor. Akçakın, kitaba filmle ilgili olarak şu notu düşmüş: 'Yeşilköy'de ilk çekilen Rus Abidesi filmi, film çekme merkezine girdiğim 1930'da, 150 metre civarında idi. Birkaç defa kumandanlara gösterdim.'

Akçakın, Uzkınay'la birlikte çalışmış

Akçakın filmin nasıl kaybolduğuna dair de bir tahminde bulunuyor. Akçakın kitaba 'Bu film 1941'de Ankara'ya nakil edilirken ambalaj yapılırken üst üste sarılmasından ötürü diğer arşivdeki filmlere karışmıştır...' yazıyor. Evren yazısında bu belgenin Akçakın'ın kızı tarafından iletildiğini belirtiyor. 1905 yılında Akçakoca'da doğan Akçakın, Fuat Uzkınay'la birlikte Merkez Ordu Sinema Dairesi çalışmış. Daha sonra Foto Film Merkezi adını alan kurumda 1970 yılına kadar hizmet verip, oradan emekli olmuş. Bu tarihi belge Fuat Uzkınay'ın 'Ayastefanos'taki Rus Abidesi'nin Yıkılışı' filmini çektiğini ve nakil sırasında kaybolduğunu ortaya koyuyor. Böylece filmin çekilmediği yönündeki savlar da boşa çıkmış oluyor…

Kaynaklar
Kameraarkasi.org - Ayastefanos Anıtının Yıkılışı
Kameraarkasi.org - Türk Sinemasının Doğuşu
Vikipedi - Ayastefanos'daki Rus Abidesinin Yıkılışı
Vikipedi - Fuat Uzkınay
MEGEP
Radikal Gazetesi

Muhsin ERTUĞRUL' un Yaşamı

7 Mart 1892’de İstanbul’da doğan Muhsin Ertuğrul, özel Tefeyyüz Mektebi’nde okurken tiyatroya ilgi duydu ve aktör olmaya karar verdi. 30 Temmuz 1910’da Burhanettin Kumpanyası’nda sahneye çıktı ve Othello, Hamlet piyeslerini oynadı. Bir süre sonra İsmail Galip Arcan, Behzat Budak gibi oyuncu arkadaşlarıyla kurduğu “Yeni Turan Temsil Heyeti”nde yönetmenlik ve oyunculuk yaptı, Şehzadebaşı’nda açtığı Ertuğrul Sineması’nda ise film öncesi kısa gösteriler sundu.Muhsin Ertuğrul, 1913 sonunda karıştığı bir siyasi olay nedeniyle sınır dışı edilince Fransa’ya gitti. Paris konservatuarına tüm uğraşmalarına karşın giremedi, ancak oradaki tiyatrolar ve sinema stüdyolarında gözlemler yaptı. İstanbul’a döndüğünde “Ertuğrul Muhsin ve Arkadaşları” topluluğunu kuran sanatçı, kuruluş çalışmalarına katıldığı Darülbedayi’de öğretmenliğe atandı. Ancak, I. Dünya Savaşı başlayınca Darülbedayi, tiyatro okulu olmaktan çıkıp bir tiyatro topluluğuna dönüştü. Bunun üzerine sanatçı Berlin’e giderek sinema ve tiyatro incelemelerinde bulundu, Karanlıkta Işık filminde uzun bir rol oynadıktan sonra İstanbul’a döndü. 1917’de Halit Fahri Ozansoy’un Baykuş piyesini sahneleyen Ertuğrul, başrolde ihtiyar bir köylüyü oynadığında 25 yaşındaydı. Kısa bir süre yeniden Berlin’e giderek Beranien Düşesi filminde ihtilalci bir subay rolünü oynadı ve yurda döndükten birkaç ay sonra Temaşa dergisinde sinema eleştirileri yazdı. Robert Kolej’de, Halide Edip’in librettosunu yazdığı, Vedi Sabar’nın bestelediği Kenan Çobanları operasını hazırladı. İstanbul Film Şirketi adına başrolünü de oynadığı Samson filmini çekti, yanı sıra Üstat Film Şirketi’nde yönetmenlik yaptı.
1921’de Darülbedayi’de yönetmen olarak göreve başlayan Ertuğrul, yönetin kurulunun ve diğer birimlerin sanatçılardan oluşması için girişimlerde bulununca, arkadaşlarıyla birlikte Darülbedayi’den çıkarıldı. Bunu üzerine


çeşitli filmler çekmeye başladı ve Kurtuluş Savaşı üzerine ilk belgesel sayılan Zafer Yolları adlı filmini gerçekleştirdi.Türk tiyatro tarihinde “Ferah dönemi” olarak bilinen çalışmalarını Ferah Sineması’nda sürdürürken 1925’te gittiği Sovyetler Birliği’nde Meyerhold, Stanislavski, Ayzenştayn gibi sanatçılarla tanıştı; Tamilla ile Spartaküs filmlerini çekti. İstanbul’a döndüğünde Belediye Başkanı Muhittin Üstündağ’ın önerisiyle Darülbedayi’de sanat yönetmeni oldu. İlk sesli Türk filmi olan İstanbul Sokaklarında ve Bir Millet Uyanıyor filmlerinin çeken Ertuğrul, bu dönemde operetlerle revülere ağırlık verdi ve 15 Aralık 1932’de “Goethe Madalyası” ile onurlandırıldı.Karım Beni Aldatırsa, Söz Bir Allah Bir, Leblebici Horhor Ağa, Aysel Bataklı Damın Kızı filmlerinde senarist olarak Mümtaz Osman takma adını kullanan Nâzım Hikmet’le çalıştı.
Eşi Neyyire Neyir ile bir süre Perde ve Sahne dergisini çıkaran Ertuğrul, açılması için uğraş verdiği İstanbul Açık Hava Tiyatrosu’nda Kral Oidipus’u sahneledi. 1949 Temmuz’unda Devlet Tiyatrsosu ve Operası genel müdürlüğüne atandı ve Büyük Tiyatro’yu gösterilere açtı. Bir Komiser Geldi oyunundaki müfettiş rolüyle oyuncu olarak son kez sahnede görünen sanatçı, 1950’de Büyük Tiyatro’da balo yapılmasına karşı çıkınca Demokrat Parti iktidarının tepkisini çekti ve görevinden istifa etti…

1958’de görevden alınan sanatçı, bir yıl sonra İstanbul Şehir Tiyatrosu baş rejisörü oldu;1964’te Türkiye’de ilk kez Brecht’in bir oyununu Sezuan’ın İyi İnsanı’nı ve Shakespeare’in 400. doğum yıldönümü nedeniyle beş sahnede beş Shakespeare oyunu sahneletti. Bu çalışmaları eleştiriler aldı ve 1966’da İstanbul Belediye Meclisi’nin kararıyla baş rejisörlük kadrosu kaldırıldı. Basında ve TBMM’de sürekli tartışılan “Muhsin Ertuğrul Olayı” tiyatroya indirilen  bir darbe olarak yorumlandı. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nde “tiyatro eleştirisi” dersleri veren Ertuğrul, yeniden çağrılmasına karşın Şehir Tiyatrosu’nda görev almadı.Kültür Bakanı Talât Halman’ın çabasıyla 23 Ekim 1971’de Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir sanatçıya, Muhsin Ertuğrul’a Devlet Kültür Armağanı verildi. Şehir Tiyatroları genel sanat yönetmenliğine atandığında 82 yaşında olan Ertuğrul, semt tiyatrosu, öğle tiyatrosu, gezici tiyatro gibi çeşitli uygulamalarla yeni bir tiyatro seferberliği başlattı ancak iç çekişmeler üzerine 1976’da görevi bıraktı…

Çağdaş Türk tiyatrosunun temelini atan ve geliştiren Muhsin Ertuğrul 29 Nisan 1979'da İzmir’de kalp krizi sonucu öldü. Ölümünden bir ay önce Ege Üniversitesi Senatosu, Türk tiyatro ve sinemasına yaptığı hizmetler nedeniyle Ertuğrul’a “fahri doktor” unvanı vermiştir…

MUHSİN ERTUĞRUL'UN TİYATRO YAŞAMI

Türk tiyatro adamı; oyuncu, yönetmen, yönetici, eğitmen, çevirmen, makale yazarı, sinema yönetmeni; çağdaş Türk tiyatrosunun kurucusu.

Devlet görevlisi bir babanın oğlu olan Ertuğrul, 1910'da Burhanettin Kumpanyası'nda oyuncu olarak tiyatro yaşamına başladı. 1911'de görgüsünü geliştirmek için Paris'e gitti. Türkiye'ye döndüğünde Ertuğrul Muhsin ve Arkadaşları topluluğunu kurdu (1912), Millet Tiyatrosu (Yeni Turan Temsil Heyeti) topluluğuyla etkinliklerini sürdürdü (1913); yeniden Paris'e gitti, J. Coeau ve Antoeine'ı izledi. Paris dönüşü Ertuğrul Muhsin ve Arkadaşları topluluğunu kurdu (1914), Darülbedayi'ye sınavla girdi, öğretmen yardımcısı oldu (1914), kadroya alındı (1915); Berlin'e gitti (1916), Darülbedayi'de oynadı ve oyunlar sahneledi, yeniden Berlin'e gitti (1917), döndüğünde Edebi Tiyatro Heyeti adlı topluluğu kurdu, oyunlar sahneye koydu (Hortlaklar, 1918, Ibsen); Darülbedayi'ye yeniden katıldı (1919).İstanbul Film'i kurdu, Almanya'da Ustad Film’in ortağı ve yönetmeni oldu; Darülbedayi'ye yönetmen olarak gidiyse de çıkarıldı; film çalışmalarına devam etti; Strimdberg kutlamaları için İsveç'e gitti (1924)

Darülbedayi'den ayrılan sanatçılarla yine Ertuğrul Muhsin ve Arkadaşları topluluğunu kurdu, "Ferah Dönemi" diye adlandırılan yenilikçi evrede (1925), dünya dağarcığından ve yerli yazarlardan oyunlar sahneledi (İhtilal, Andreyev; Baba, Strindberg; Bir Halk Düşamı, Ibsen; Kreutzer Sonat, Tolstoy; Othello, Shakespeare; Azarya, Ahmet Vefik Paşa; Yorgaki Dandini, Ahmet Vefik Paşa), İşşizler, Vedat Nedim Tör; Canavar, Faruk Nafiz); Sovyetler Birliği'ne gitti; Stannislavski, Nemireviç-Dançenko, Tayrov, Meyerhold, Teretyakov ve Ayzanitayn gibi yönetmen ve sanatçılarla tanıştı, çalışmalarına katıldı (1920); Darülbedayi Sanat Yönetmenliği’ni üstlendi, ilk kez Sahne İçtüzüğü düzenlendi; Türk Güzel Sanatlar Birliği Tiyatro Bölümü Başkanı oldu; Darülbedayi'yle birlikte Kahire turnesi yaptı.
ABD'ye gitti (1928), Paramount stüdyolarını gezdi; Darülbedayi'de yönetmenlik çalışmalarına devam etti (1928-29, Deyyus, Crommelynok; Karanlığın Kudreti, Tolstoy; Yapma  Adamlar (R.U.R.), Çapek; Onikinci Gece, Shakepeare; Matmazel Juli, Strindberg; 1929-30, Yahudi, Hırçın Kız, Shakespeare; Haydutlar, Schiller; Bebeğin Evi, Ibsen); Darülbedayi dergisini yayınlamaya başladı; Tiyatro kitaplığı kurdu;sahneleme çalışmalarını sürdürdü.(1930-31, Mektup, S. Maugham;Aptal, Pirandello; Venedik Taciri, Shakespeare; 1931-32, Dr. Knock, Romains; Mukaddes Alev, Maugham; Kafatası, Nazım Hikmet; Akın, Faruk Nafiz; 1932-33, Rose Brend, Hauptmann; Güneş Batarken, Hauptmann; Bir Ölü Evi, Nazım Hikmet; Üç Saat, E. ve C. Reşit Rey; 1933-34, Peer Gynt, Ibsen; Volpone, Jonson; Turandot, Gozzi; Köksüzler, Vedat Nedim Tör); sanat yaşamının 25. yılı kutlandı.
Sovyet Çocuk Tiyatrosu kurucusu N. Saz'la Moskova'da görüştü, İstanbul'da Çocuk Tiyatrosu'nu başlattı; oyun sahnelemeyi sürdürdü (Ölçüye Ölçü, Shakespeare; Karamazof Kardeşler, Dostoyevski/Copeau; Faust, Goethe; Saz-Caz, E. ve C. Reşit Rey; Tohum, Necip F. Kısakürek; 1936-37, Makbet, Shakespeare; Ayaktakımı Arasında, Gorki; Yaban Ördeği, Ibsen; Kral Lear, Shakespeare); Ankara Devlet Konservatuvarı'na tiyatro öğretmeni oldu;


yine oyunlar sahneledi (Size Öyle Geliyorsa Öyledir, Pirandello; Prenses Turandot, Gozzi; Kral Lear, Shakespeare); Şehir Tiyatrosu'nu Anadolu turnesine çıkardı; oyunlar sahneledi (1938-39, Yanlışlıklar Komedyası, Shakespeare; Anne Karenina, Tolstoy; 1839-40, İkizler, Plautus; Romeo Jülyet, Shakespeare; Hayat Bir Rüyadır, Calderon; Leydi Windermere'nin Yelpazesi, O. Wilde; Aptal, Dostoyevski/Noziére; Şeytan, Molnar; 1940-41, Othello, Shakespeare; Emilia Galotti, Lessing; 1941-42, Hamlet, Shakespeare; Müthiş Aile, Cocteau; Yaşadığımız Devir, Çapek; 1942-43, Kış Masalı, Shakespeare; Don Carlos, Schiller; Krampton, Hauptmann; Büyük İhtilal, Roland; İflas, Bjornson; Vişne Bahçesi, Çehov; Yalancı, Goldoni; Büyük Şehir, Cevat Fehmi Başkut; 1943-44, Nasıl Hoşunuza Giderse, Shakespeare; İki Efendinin Uşağı, Goldoni; Marianne'nin Kalbi, Alfred de Musset; Kadınlar Mektebi, Moliére; 1944-45, Atinalı Timon, Shakespeare; Doktorun Hatası, Shaw; Vanya Dayı, Çehov; 1945-46, Coriolanus, Shakespeare; Maria Stuart, Schiller; Müfettiş, Gogol; 1946-47, Jül Sezar, Shakespeare; Köyde Bir Ay, Turgenyev; Dedikoducular, Goldoni; Kral Oidipus, Sophokles; Küçük Şehir, Cevat Fehmi Başkut).
Perde ve Sinema dergisini çıkarmaya başladı (eşi Neyyire Neyir'le, 1941); Tiyatro Tarihi Matineleri başlattı (1942), Londra'ya giderek Kraliyet Balesi yöneticisi Dame Ninette de Valois'yla işbirliği görüşmeleri yaptı. Devlet Tiyatrosu'nu yönetmek amacıyla Ankara Devlet Konservatuarı Tatbikat Sahnesi'nin başına getirildi, Küçük Tiyatro'yu (1947) ve Büyük Tiyatro'yu açtı (1948), Devlet Tiyatrosu ve Operası Genel Müdürlüğü'ne atandı; bu arada, oyunlar sahneledi (Hamlet, Shakespeare; Satıcının Ölümü, Miller; Büyük Tiyatro); görevinden ayrılarak İstanbul'da Yapı ve Kredi Bankası'nın çağrısı üzerine Küçük Sahne'yi kurdu ve oyunlar yönetti (Fareler ve İnsanlar, Steinbeck; Aşağıdan Yukarı, Vedat Nedim Tör; 1952-53, Ne İsterseniz, Shakespeare; 1953-54, Babayiğit, Synge; Hamlet, Shakespeare; Godot'yu Beklerken, Beckett); Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğü'ne atandı (1954), Üçüncü Tiyatro'yu (1955) ve Oda Tiyatrosu'nu açtı; Bölge Tiyatroları tasarısı doğrultusunda İzmir ve Bursa Devlet Tiyatroları açıldı (1957), görevinden alındı (1958); İstanbul Şehir Tiyatrosu'na başyönetmen olarak atandı; genç kuşak tiyatrocularla yeni bir dönem başlattı; Üsküdar Tiyatrosu'nu ve Kadıköy Tiyatrosu'nu açtı (1960-61), Rumelihisar temsillerini başlattı, Zeytinburnu Tiyatrosu'nu açtı (1965), başyönetmenlik kadrosunun kaldırılmasıyla açıkta kaldı; ITI Yönetim Kurulu Başkanlığı'ndan ayrıldı; LCC Tiyatro Okulu'nda sahne dersleri, İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü'nde tiyatro eleştirisi dersleri verdi; 60. sanat yılı kutlandı; Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni oldu (1974), Gültepe Tiyatrosu'nu ve Bayrampaşa Tiyatrosu'nu açtı (1974-75), Deneme Sahnesi'ni kurdurdu; görevini bıraktı (1976); Ege Üniversitesi'nce Fahri Doktor payesi verildi (1979).

Ölümünden sonra İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları Harbiye Sahnesi, Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu adını aldı.

Kendi deyişiyle, "daha düzenli, daha iyi ve daha güzel olana erişmeyi amaçlamış tiyatro anlayışını (meliorizmi)" benimseyen Ertuğrul, çağdaş Batı Tiyatrosunu Türkiye'de kurumsallaştıran, 60 yıllık sanat yaşamı boyunca çağdaş tiyatro kültürünü tüm kurumlarıyla getiren ve uygulayan kişi olarak anılır…

MUHSİN ERTUĞRUL'UN SİNEMA YAŞAMI

1909'da profesyonel olarak sahneye çıktı. Çeşitli tiyatro topluluklarında çalıştı. Paris ve Berlin'e gitti. Buralarda tiyatro ve sinema konusundaki bilgi ve görgüsünü arttırdı. 1918'de Berlin'de "Beranien Düşesi" adlı filmde oynadı. Aynı yıl "Samson", "Kara Lale Bayramı" ve "Şeytana Tapanlar" filmlerini yönetti.1921'de Darülbedayi'de yönetmen olarak çalışmaya başladı ve ülkemizin ilk özel film yapım şirketi olan Kemal Film'in yerli film yapımına başlaması için yardımcı oldu.  Türkiye'de ilk filmini 1922 yılında (İstanbul'da Bir Facia-i Aşk) yönetti. 1921-24 yılları arasında bu şirket adına 6 film çekti. 1924'te Sovyetler Birliğine gitti. Orada "Tamilla" ve "Spartaküs" adlı filmleri çekti. 1923 yılında çektiği Ateşten Gömlek filminde baş rolde oynayan Neyyire NEYİR ile evlendi.


Türkiye'ye dönüşünde yeniden Darülbedayi'de çalışmaya başladı ve 1928'de ülkemizin ikinci büyük yapım şirketi olan İpek Film'in kurulmasına öncülük etti.İpek Film, 10 yılı aşkın bir süre Türkiye'nin tek film yapım şirketi olarak kaldı. Yeniliğe açık olmalarıyla tanınan İpekçiler, Ertuğrul'a her türlü harcama yetkisi vererek çağdaş düzeyde teknolojinin ülkemize girmesini sağladılar. Böylelikle Ertuğrul 1931 yılında ilk sesli Türk filmi olan "İstanbul Sokaklarında"yı çekti. Bu filmin hemen ardından İpekçiler ilk sesli film stüdyosunu kurdular…

1928-41 yılları arasında İpek Film adına 20 film çekti. "Aysel Bataklı Damın Kızı", "Şehvet Kurbanı", "Bir Kavuk Devrildi" gibi filmler ilgi gördüyse de genel olarak sinema alanında başarısız kabul edildiler.
Muhsin Ertuğrul, köklü bir tiyatro geleneğine sahip olduğu için filmlerinde daha çok tiyatral bir tarzla çalışıyordu. Zaten 1947 yılından sonra sinemadan uzaklaşmaya ve tiyatro alanında çalışmalarını yoğunlaştırmaya başladı.1953 yılında çektiği ve büyük bir başarısızlıkla sonuçlanan ülkemizin ilk renkli filmlerinden biri olan "Halıcı Kız" Muhsin Ertuğrul'un son sinema çalışması oldu…

Halıcı Kız İlk Renkli Türk Filmi Üzerine

Yönetmenliğini Muhsin Ertuğrul’un yaptığı Halıcı Kız (1953) filmi Türk Sinema Tarih’inin ilk uzun metrajlı renkli filmlerindendir.* Birçok anlamda ilk olarak kabul edilen filmin çekimleri İstanbul, Bursa ve Isparta’da, laboratuar ve kopya-baskı işlemleri de Almanya’da yapılmıştır.
Halıcı Kız filmi, kadın ve erkek, modern veya köylü fark etmez herkesin, güzelliğinden dolayı Gül’ü (Halıcı Kız) bir şekilde potansiyel tehlike olarak gördüğü, bu güzelliğin Gül’ün başına açtığı türlü felaketlerin işlendiği bir drama filmidir. Gül’ün güzelliği her yerde başına problemler açacak, hayatını yaşanmaz hale getirecektir. Yönetmen Muhsin Ertuğrul, filmde oluşturduğu imgeler üzerinden toplumun bütününe dair değerlendirmelerde bulunacak ve Halıcı Kız’ın mağduriyeti üzerinden yola çıkarak toplumun tamamını hedef tahtasına oturtacaktır. Film, Cumhuriyet dönemi Türk aydınındaki “modern olan iyidir, geleneksel olan kötüdür” anlayışını biraz aşan ve kadına yaklaşım konusunda tüm toplumu aynı noktada gösteren bir bakış açısına sahiptir. Isparta’da başlayan film İstanbul, Bursa ve en nihayetinde bir dağ başında son bulacaktır. Güzelliğinin cinsel obje olarak görülmediği bir toplum, insan olarak kabul edileceği ve ekmek parası için çalışabileceği bir mekân ve kendisini anlayacak bir insan arayışı Gül’ü zorunlu bu yolculuğa çıkaracaktır

Her Şeyin Ölümcül Derecede Kötülüğü
Isparta, İstanbul ve Bursa’da, bir iki istisna dışında var olan her şey ölümcül derecede kötü gösterilmiştir; İmam, İbrahim Ağa, Halıcı Kız’ın patronu, üniversite öğrencisi Erol, çalışmaya gittiği evlerdeki kadınlar. Tüm bu figürler aracılığıyla toplumun neredeyse tamamının saldırgan, kıskanç ve insani değerlerden uzak olduğu anlatılmaktadır. Filmin başladığı yer olan Isparta’da Türk edebiyat ve sinemasında örneklerine sıkça rastladığımız ve “taşra” olarak nitelendirilen Anadolu’daki o bildik manzaralar vardır: Gaddar bir patron, istediği kadını elde etmeye çalışan ağa, dedikodu yapmak dışında başkaca hiçbir özelliği gösterilmeyen halk, soğuk ve kaygı dolu bir şehir havası

Halı dokuma fabrikasında dokumacı olarak çalışan Gül, İstanbul’da tahsil görmüş patronun oğlu Hasan Efendi ile birbirlerini “aşk misali sevmektedirler”. Gül ile Hasan arasındaki bu gönül ilişkisi Hasan’ın babasına (Gül’ün patronu) göre oğlunu evlendirmesine engel teşkil ettiğinden, işlerini evde yapmak üzere Gül’ün fabrikaya gidiş gelişleri yasaklanır. Daha sonra evine gelen patronu da bir fırsatını bulup onunla birlikte olmaya çalışır. Gül buna izin vermeyince de işinden olur. Bu olaydan sonra, yaşananlara kalbi dayanamayan ve Gül’ün tek varlığı olan annesi vefat eder. Toprak sahibi İbrahim Ağa ise Gül’ün kendisiyle evlenmek istememesi üzerine bir fırsatını bulup ona zorla sahip olmaya çalışacaktır

Isparta’dan beyazperdeye yansıyan bundan ibarettir. Filmin “etrafı çepeçevre gül bahçeleriyle çevrili Isparta” nitelemesi ile başlaması seyirciyi olumlu beklentilere sokmasına rağmen ilerleyen bölümler, bu nitelemenin Anadolu’ya olan nostaljik ve romantik bakışın mahsulü olduğunu gösterecektir. Tanzimat dönemiyle başlayan Batılılaşma hareketinin getirmiş olduğu ve Türk aydınının Anadolu’ya karşı olan mekânsal bir sevgisinden ibarettir bu bakış. “ Dokunan halıları ve gülleriyle tüm dünyaca tanınmasına“ rağmen insani değerleri, kadına bakışı ile Gül için yaşanamayacak kadar kötü bir yerdir Isparta. İşte tüm bu nedenler Halıcı Kız’ı “doğup büyüdüğü topraklardan gitmek” zorunda bırakacak ve bir daha “dönmemek üzere” yollara düşürecektir

Filmde kategorize edilmiş toplumsal katmanları temsil eden tipler üzerinden anlatım sonraki bölümlerde de devam etmektedir. İstanbul’da daha ilk uğradıkları yer olan kalacakları adamın bakkaliyesinde de durum Isparta’dakinden pek farklı değildir. Halıcı Kız’a bıyık burkarak “ah yavrum, hele seni bir elime geçirsem, sonra çıtır çıtır yesem“ diyen ve kıza bakmaktan bakkala ne almaya geldiğini unutan bir imam profili çıkar karşımıza. Türk filmlerinde gördüğümüz klasik imam tiplemelerinden pek tanıdık olan bir tiptir bu. Zaten aksini beklemek de pek safça olacaktır. Çünkü herkesin bu kadar kötü gösterildiği ve 1953 yılında çekilmiş bir filmde olumlu imam profili bulmak epeyce zordur. İstanbul’un modern yüzünde ise kadına olan bu yaklaşım tarzı bir başka şekilde devam etmektedir. Üniversite öğrencisi Erol, kız arkadaşını evlenme vaadiyle aldatarak onunla birlikte olmuş, sonra terk etmiş ve kızın intihar etmesine sebebiyet vermiştir. Modern ve zengin bir ailenin çocuğu olan Erol, hiçbir şey olmamış gibi eğlenmesine devam edecek, evlerinde hizmetçi kadın olarak çalışan Gül’ün gece yatak odasına girerek ona tacizde bulunmaya çalışacaktır. Kadına bakış toplumun tüm kesimlerinde aynıdır ve kadın, erkeğin gözünde film boyunca cinsellikten ibaretmiş gibi gösterilmiştir

Sanatçı, İdeoloji ve Toplum

Peki, gerçekten de toplum bu kadar kötü müdür? Veya toplumun bu kadar kötü yansıtılmasının sebebi nedir? Bu yansıtılış şeklinin yönetmenin düşüncesi, ideolojisi ve hayatı algılayış biçimiyle ile bağlantı kurulabilir mi? “Sanatçının toplumsal yapıyı makro düzeyde dönüştürmeyi hedefleyen bir ideoloji ile bağlantısı, çoğu zaman sanat eseri üzerinde de olumlu sonuçlara yol açar. Reel toplumsal örgütlenmenin değer ve normlarını olumsuzlayan sanatçı, ideolojisinin dolayısıyla yeni değer ve normların peşine düşer. Olumsuzlama, sanatsal imgelemin temel besini, ateşleyicisi konumuna gelir.” der Yörükhan Ünal Sanat, İdeoloji, İktidar adlı makalesinde. Halıcı Kız’ın gittiği her yeri terk etmek zorunda bırakılması, tipler üzerinden toplumun olumsuzlanması ve Halıcı Kız’ın mücadelesi bu bağlamda değerlendirilebilir. Muhsin Ertuğrul’un sanatına bakıldığında, bazen geleneksel veya moderne karşı bir olumsuzlama diğer yandan da bir yeninin arayışı vardır. Çoğu zaman Batıya fazla öykünmekle ve Kemalizm’in verilerinin sinema yoluyla halka sunulmasına yeterince yardımcı olmamak şeklinde eleştirilmiş olunsa da eserlerinde bu arayışın nüvelerini bulmak mümkündür. Cumhuriyet’i kuran kadronun yaratmak istediği yeni toplumun özelliklerinden de ayrı değildir bu arayışlar. Özellikle de sinemada yaratılan kadın karakterler üzerinden bu düşünce daha da somutlanmaktadır. Mayo ile denize giren bayanlar, çalışan meslek sahibi kadınlar, toplumsal değerlere boyun eğmeyen, hakkını arayan mücadeleci ve modern kadın tipleri ilk olarak genellikle Ertuğrul sinemasında yer almışlardır

Muhsin Ertuğrul bu filminde yeni bir yaşamın peşinde gibidir ve bize o yeni yaşamın var olan toplumsal değerlerin tamamen dışında olduğunu göstermek istemektedir. Mesela Halıcı Kız’ın gerek yaşadığı Isparta’da ve gerekse de daha sonra çıkmak zorunda olduğu İstanbul ve Bursa’da sevebileceği bir erkek bulamaması, sevebileceği erkeği ancak kendisi gibi çıkmak zorunda bırakıldığı bir dağ başında bulması (o da toplumda haksızlığa uğradığı için yaşamını bir dağ başında idame ettirmeye karar vermiştir), yönetmenin bu düşüncesinin filmdeki yansımaları olarak okunabilir

Modern, Mücadeleci ve “Namuslu” Kadın

Filmde Halıcı Kız karakteri üzerinden ele alınması gereken diğer bir husus ise Gül’ün geleceği ile ilgili kararları kendi özgür iradesiyle vermek istemesidir. Ailenin uygun gördüğü kişiyle evlenme teklifini kabul etmeyerek annesi dâhil olmak üzere yerleşik değerlere karşı çıkmaktadır. Halıcı Kız kendine güvenen, “seveceği erkekle evlenmek” uğruna, “madem İbrahim Ağa ile evlenmiyor o zaman köyde başka birine gönül vermiştir” dedikodularının yayılma ihtimalini göze alan mücadeleci yeni kadındır. Bu mücadele, var olana teslim olmamak şartıyla yeniyi daha çok başka yerde arama şeklinde kendini göstermektedir. Çokça gördüğümüz ağa, imam veya patron ile mücadele eden bir karakter yoktur karşımızda. Bu tavır, yönetmenin zamanında eleştirilmesinin nedenlerinden biri olan fazlaca “Batılı” olmasının, yani, yeni olanı, yaşadığı toplumun tamamen dışında araması tercihinin bir sonucu olarak da yorumlanabilir. Buna rağmen bir mücadele ve karşı koyuş söz konusudur

Muhsin Ertuğrul sinemasında modern kadın, kadın mağduriyeti ve kadın namusu olgusu önemli bir yer kaplar. Türk sinemasında ilk defa bir hayat kadını tiplemesinin işlendiği Bir Facia-i Aşk (1922) ve ev sahibi tarafından hamile bırakıldıktan sonra çocuğu ile beraber sokakta kalan Aysel Bataklı Damın Kızı(1934) filmlerinde de bu konular işlenmektedir. “Görüntüde yaşanan tüm bu değişime rağmen, kadının geleneksel fedakâr anne ve namuslu eş rolü, Cumhuriyet’le birlikte oluşturulan yeni kadın tipinde de etkisini sürdürür.” Halıcı Kız’ın “ben namuslu ve dürüst bir erkekle evlenmek istiyorum“ veya aldatıldığı için intihar eden Erol’un sevgilisinin eski nişanlısına yönelik söylediği “yaşlıydı ama namusluydu, dürüsttü “ söylemleri ve Gül’ün namusunu korumak için verdiği mücadeleler geleneklerimizde yer alan “namuslu ve fedakâr kadın“ imgesinin filmdeki yansımalarıdır

Film dönemin eleştirmenleri tarafından senaryo, dil ve oyuncu performansları açısından başarısız bulunmuştur. Senaryo oldukça karışık ve konu bütünselliğinden uzaktır. Olaylar arasında var olan bağlantısızlık seyircinin film hakkında net bir fikir edinmesini oldukça zorlaştırmaktadır. Halıcı Kız filmine bakıldığında genelde tek çerçeve içinde oyuncuları cepheden veren görüntüler, duygudan uzak ve abartılı hareketlerde tiyatronun etkisi yoğun olarak hissedilmektedir. Belki de Prof. Dr. Alim Şerif Onaran’ın “Muhsin Ertuğrul’un Sineması” adlı kitabında belirttiği üzere, Muhsin Ertuğrul’un tiyatro kökenli olmasının ve sinemayı para kazanma alanı olarak algılamasının, sinema dilinin oluşamamasında etkisi olabilir. Birçok anlamda ilk kabul edilen filmin, Yapı ve Kredi Bankası’nın sponsorluğunda çekilmesine rağmen başarısız olması, özel sektörün sinemadan elini çekmesine ve bunun da Türk sinemasının gelişmesini engellediği eleştirilerine uğramasına yol açmıştır. Kısaca film, gösterildiği sinema salonlarında halk tarafından yoğunca protestolara maruz kalmış ve dönemin eleştirmenleri tarafından yerilmiştir. Halıcı Kız filmi, aynı zamanda yönetmen Muhsin Ertuğrul’un son filmi olmuştur

* İlk renkli film konusunda değişik fikirler mevcuttur. Sinema dergisi Altyazı’nın Mart 2003 sayısında yer alan makalesinde Burçak Evren, ilk renkli film olarak Ali İpar'ın yönettiği Salgın (1954) filminin sayılabileceğini dile getirmektedir…

Kaynaklar
Tanıl Bora, Taşraya Bakmak, İletişim Yayınları, 2005
Yörükhan Ünal, “Sanat, İdeoloji, İktidar”, Sinemasal Dergisi, Sayı: 1
- Prof. Dr. Alim Şerif Onaran, Muhsin Ertuğrul’un Sineması, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1981
- Hilal Turan, “Türk Sinemasında Değişen Kadın İmgesi”, www.kadinhaberleri.net…

MUHSİN ERTUĞRUL'UN FİLMLERİ


Yönetmenliğini Yaptığı Filmler

Samson 1919
İstanbul'da Bir Facia-i Aşk 1922
İstanbul'da Istırap 1922
Boğaziçi Esrarı 1922
Leblebici Horhor 1923
Kızkulesi Faciası 1923
Ateşten Gömlek 1923
Sözde Kızlar
Tamilla 1924
Bir Sigara Yüzünden 1928
Ankara Postası 1928
Kaçakçılar 1929
İstanbul Sokaklarında 1931
Bir Millet Uyanıyor 1932
Karım Beni Aldatırsa 1933
Naşit Dolandırıcı 1933
Söz Bir Allah Bir 1933
Leblebici Horhor  1933
Cici Berber 1933
Fena Yol 1933
Milyon Avcıları 1934
Bataklı Damın Kızı 1934-1935
Aynaroz Kadısı 1938
Tosun Paşa 1939
Bir Kavuk Devrildi 1939
Allah’ın Cenneti 1939
Şehvet Kurbanı 1940
Akasya Palas 1940
Kahveci Güzeli 1941
Kıskanç 1942
Nasreddin Hoca Düğünde 1943
Yayla Kartalı 1945
Kızılırmak-Karakoyun 1946
Harman Sonu (Köy Güzeli) 1946
Evli Mi Bekar Mı 1951
Halıcı Kız 1953



Oynadığı Filmler

Samson 1919
İstanbul'da Istırap 1922
Boğaziçi Esrarı  1922
Ateşten Gömlek 1923
Kızkulesi Faciası 1923
Ankara Postası 1928
Şehvet Kurbanı 1940
Kıskanç 1942

Yapımcılığını Üstlendiği Filmler

Samson 1919

Senaryosunu Yazdığı Filmler

Boğaziçi Esrarı
İstanbul'da Bir Facia-i Aşk 1922
Kızkulesi Faciası 1923
Ateşten Gömlek 1923
Leblebici Horhor 1923
Sözde Kızlar 1924
Ankara Postası 1928
Kaçakçılar 1929
İstanbul Sokaklarında 1931
Bir Millet Uyanıyor 1932
Naşit Dolandırıcı 1933
Leblebici Horhor Ağa 1933
Aysel Bataklı Damın Kızı 1934
Bir Kavuk Devrildi 1939
Harman Sonu (Köy Güzeli) 1946
Evli Mi Bekar Mı 1951


ÖDÜLLERİ

Türk sineması ilk uluslararası ödülünü Muhsin Ertuğrul'un Leblebici Horhor adlı filmiyle kazandı. Film, 2. Venedik Film Festivali'nde Onur Madalyası ile ödüllendirildi…
| Yakın Tarih|Recent History | Gerçek Tarih|Actual Date | Oteki Tarih|Other Dates | | Yakın Tarih|Recent History | Gerçek Tarih|Actual Date | Oteki Tarih|Other Dates | Reviewed by ümitse on 23:08:00 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.