Hürriyet

banner image

Hürriyet

| Farklı olmanın Cezası Sabitti | Boyalı Kuş — Jerzy KOZINSKI |

| Farklı olmanın Cezası Sabitti | Boyalı Kuş  Jerzy KOZINSKI |
 | Farklı olmanın Cezası Sabitti | Boyalı Kuş  Jerzy KOZINSKI |
12 Haziran 2013 Çarşamba
| Farklı olmanın Cezası Sabitti | Boyalı Kuş  Jerzy KOZINSKI |


Farklı olmanın cezası sabittir!

Oysa ne güzeldir hayattan bihaber öyle yaşayıp gitmek. Farkında değilsindir hiçbirşeyin... ne güzel!

Yatarsın, uyursun hiçbirşey düşünmeden... sananedir senden gerisi?

Yapabilseydim gözlerimi kapatmak isterdim gördüklerime, kulaklarımı tıkamak duyduklarıma... öyle yaşayıp giderdim bende duymadan, görmeden, bilmeden!


Farklı olmanın cezası sabittir!

Boyalı kuşların hikayesini bilir misiniz? Aklımda, uzun zamandır anlatacağım araya başka birşeyler giriyor. Anlatacağım, üşeniyorum. Anlatacağım, unutuyorum. Bu sabah hazır yazı konusunda hamaratlığım üstümdeyken yazayım dedim. Yazıda kitaptan, forumlardan, edebiyat sitelerinden alıntılar var.

Farklı olmayı anlatmaktadır “Boyalı Kuş” isimli romanında Polonyalı yazar Jerzy KOZINSKI. Avrupa’nın Katolik ve Ortodoks ortamlarında, ikinci dünya savaşı sırasında ailesi tarafından korunmak amacıyla sokağa salıverilmiş kara kafalı bir Musevi çocuğun Nazi baskısı altındaki sarışın bir Avrupa’da yaşadıklarını.

1939 yılının sonbaharı, İkinci Dünya Savaşı'nın ilk haftaları. Binlerce benzeri gibi altı yaşındaki o küçük çocuk da, Orta Avrupa'nın büyük bir şehrinde yaşayan annesiyle babası tarafından uzak bir köye gönderildi. Bir takım olaylar bütün hesaplarını alt üst etti. Başıboş kalan çocuk bir köyden diğerine geçti durdu.

Savaşın dört yılını geçirdiği köyler, belirli bir bölgede toplanmıştı. Köylerinden dışarı çıkmayan, kendi aralarında yaşayan, sarı saçlı, açık tenli mavi gözlüdür oraların köylüleri. Oysa çocuk esmer, kara kaşlı ve kara gözlüydü. Herkes çocuğu Çingene ya da Yahudi sandı. O günlerde Yahudiler, Nazilerin emri ile öldürülüyor. Yanında bir yahudi barındıran da öldürülüyor. Bu nedenle çocuk doğru dürüst ailelerin yanında falan değil ne kadar deli tuhaf insan varsa onların yanında kalmak zorunda kalmıştır. Kitapta anlatılan öyküler insan psikolojisini altüst edecek tarzdan. Alıyorsun başını iki elinin arasına her öyküden sonra uzun uzun düşünüyorsun. En azından ben kendimi hep bu halde buldum.

Kitabın adı olan boyalı kuşun öyküsü ise yürek parçalayıcı: Çocuk, kuşçu Lekh'in yanına sığınır. Lekh ormanda en güzel kuşları yakalar, bunları köylülerle takas ederek hayatını kazanır. Ludmilla yöredekiler tarafından dışlanmış bir kadındır ve Lekh'in sevgilisidir. Zaman zaman buluşurlar, ancak hiç kimse kadının yaşadığı yeri bilmez. Ludmilla uzun süre ortadan kaybolduğunda Lekh en güzel kuşlardan birini seçer, onun her yanını rengârenk boyar. Ormanda, çocuğa kuşu ayaklarından tutarak sallatır, tepelerinde onun bağrışına gelen yeteri kadar kuş toplanmasını bekler. Sonra bırakır sürünün içine boyalı kuşu. O özgür olduğuna emin, katılır sürüye. Onlar ise kendilerinden biri olmadığına inandıklarından gagalayıp parçalarlar garip misafiri; zavallı kuş tüysüz, kan içinde düşer yere. Lekh'in sevgilisini görememesi uzadıkça kuşların kurbanlığı da sürer.

Farklı olmanın cezası sabittir

Kendinden farklı olanı insanoğlu da aynı şekilde cezalandırır. Yüzyıllar boyunca dil, din, ırk ve kültür ayrımcılığının kanla belirlediği sınırların bugün iyice cılızlaşmış bir hümanizmle ortadan kalkması olsa olsa safdilli hayalimizdir. Cicili bicili medeniyet düzeyimize rağmen bugün halen devam eden savaşlar, kültür çatışmaları ve doğanın bahşettiği kaynakların paylaşımının insanlar arasındaki dil, din, ırk gibi çeşitli farklara göre yapılıyor olması insanı bu kati umutsuzluğa sürüklemektedir.

İnsanoğlunun boyalı kuşlara verdiği cezalar çok acımasızdır. Galileo Galilei dünyanın döndüğünü iddia ettiği için 1633 yılında Vatikan tarafından müebbet hapse mahkûm edildi ve başka bilim adamları, filozoflar, sanatçılarla çok kabardı bu liste. İnsanlık değişimden korktuğu içindir ki yüzyıllar boyunca farklı olana saldırdı durdu.

Ve memleketimiz de dünyadan hiç geri kalmadı bu dışlama, yabancılama konusunda. Örneklerini gündelik yaşamda izledik durduk. Bir uzun saçlılara saldırıldı, bir top sakallılara, bir küpeli erkeklere… Köylü aşağılandı, rahat giyinen kadın taciz edildi. Farklı renklerde giyinmekten tutun da, eşcinselliğe kadar hemen her derecede farklılığa büyük bir saldırganlıkla cevap vermekte dünya toplumlarından hiç de geri kalmadık

Boyalı Kuş /jerzy KOSINSKI



1939 yılının sonbaharı, İkinci Dünya Savaşı'nın ilk haftaları. Binlerce benzeri gibi altı yaşındaki o küçük çocuk da, Orta Avrupa'nın büyük bir şehrinde yaşayan annesiyle babası tarafından uzak bir köye ginderildi. Bir takım olaylar bütün hesaplarını alt üst etti. Başıboş kalan çocuk bir köyden diğerine geçti durdu.
Savaşın dört yılını geçirdiği köyler, belirli bir bölgede toplanmıştı. Köylerinden dışarı çıkmayan, kendi aralarında yaşayan, sarı saçlı, açık tenli mavi gözlüdür oraların köylüleri. Oysa çocuk esmer, kara kaşlı ve kara gözlüydü. Herkes çocuğu Çingene ya da Yahudi sandı.


****

Farklı olmayı anlatmaktadır “Boyalı Kuş” isimli romanında Polonyalı yazar Jerzy Kosinski. Avrupa’nın Katolik ve Ortodoks ortamlarında, ikinci dünya savaşı sırasında ailesi tarafından korunmak amacıyla sokağa salıverilmiş kara kafalı bir Musevi çocuğun Nazi baskısı altındaki sarışın bir Avrupa’da yaşadıklarını.

Kara mizahın ve trajedinin büyük bir ustası olan Kosinski, insanoğlunun doğasındaki iyiliğin ve kötülüğün birlikteliğini sıklıkla hatırlatır bize. Romanın en etkileyici yeri küçük çocuğun bir kuşçunun himayesine sığındığı günlerde geçen bir anıdır. Kuşçu hayatla ilgili çok şey öğretse de, zaman zaman kötü davranabilen, karanlık tarafı da olan bir adamdır. Ve bu adam bir hayat dersi verir bizlere: Boyalı Kuş’un hikâyesi.

Bazı günler kuşçu sırf eğlence olsun diye pazarda satmak üzere yakaladığı kuşlardan birine eziyet etmeye karar verir. Kuşu alıp değişik renklere boyar ve bir kafese kapatıp çayırın ortasına koyar. Kuşun sesini duyan sürü bir süre sonra tepesinde dönmeye başlar. Derken adam büyük kötülüğünü yapar ve kuşu salıverir. Yükselip sevinçle arkadaşlarının arasına karışan rengârenk bu kuşu sürü kendine benzetemez ve önce şaşkınlıkla etrafında döner. Daha sonra ise farklı olmanın acımasız cezasını keser ve boyalı kuşu hep birlikte saldırarak parçalarlar. Bu senaryo her seferinde aynı şekilde tekrarlanır. Farklı olmanın cezası sabittir.

Kendinden farklı olanı insanoğlu da aynı şekilde cezalandırır. Yüzyıllar boyunca dil, din, ırk ve kültür ayrımcılığının kanla belirlediği sınırların bugün iyice cılızlaşmış bir hümanizmle ortadan kalkması olsa olsa safdilli hayalimizdir. Cicili bicili medeniyet düzeyimize rağmen bugün halen devam eden savaşlar, kültür çatışmaları ve doğanın bahşettiği kaynakların paylaşımının insanlar arasındaki dil, din, ırk gibi çeşitli farklara göre yapılıyor olması insanı bu kati umutsuzluğa sürüklemektedir.

İnsanoğlunun boyalı kuşlara verdiği cezalar çok acımasızdır. Galileo Galilei dünyanın döndüğünü iddia ettiği için 1633 yılında Vatikan tarafından müebbet hapse mahkûm edildi ve başka bilim adamları, filozoflar, sanatçılarla çok kabardı bu liste. İnsanlık değişimden korktuğu içindir ki yüzyıllar boyunca farklı olana saldırdı durdu.

Ve memleketimiz de dünyadan hiç geri kalmadı bu dışlama, yabancılama konusunda. Örneklerini gündelik yaşamda izledik durduk. Bir uzun saçlılara saldırıldı, bir top sakallılara, bir küpeli erkeklere… Köylü aşağılandı, rahat giyinen kadın taciz edildi. Farklı renklerde giyinmekten tutun da, eşcinselliğe kadar hemen her derecede farklılığa büyük bir saldırganlıkla cevap vermekte dünya toplumlarından hiç de geri kalmadık.

Motosikletli yaşam bir tercihtir. Motosiklete binmek bir ulaşım aracı kullanmanın ötesinde bir yaşam tercihi yapmaktır. Belki motosikleti olan herkes yaşam tarzını başından sonuna değiştirmiş ve motosiklet üzerinde yaşıyor değildir, ancak zihnen bir kabuğu yırtmıştır ve farklı olmayı baştan kabul etmiştir. Ölüm korkunla barışıp, toplumsal baskıya göğüs gerebileceğini hissettiğin anda artık çizginin öte yanındasındır. Sürekli motor üzerinde zaman geçirmiyor olmaman bir şeyi değiştirmez, kuş artık boyanmıştır.

Motosikleti yaşamının bir parçası haline getirmek, her şeyden önce bu şekilde de yaşanabileceğini iddia etmektir. Hayatı eve kapanıp televizyondan seyretmeye itiraz edip, motosikletin üzerine atlayıp onu bizzat yaşamayı tercih etmektir. Motosiklete binmek bir hayale ulaşmak demektir, dünya kadar engelin arasından sıyrılmak ve bir zinciri kırmak. İşte o yüzden başka ulaşım araçları gibi bir araç değildir motosiklet. Arabaya gitmek istediğin yere ulaşmak için binersin, motosiklete ise yapmak istediğin şeye ulaşmak için. İşte bu sebepten sıra dışılık motorcunun lanetidir ve yüzlerden, binlerden farklıdır motorcu. Ve toplum farklı olana saldırır.

Motorcu dostum, boyalı kuş! Sana her şeyin daha iyiye gideceğini müjdeleyebilmek isterdim, insanlığın daha anlayışlı hale geleceğini söyleyebilmek. Toplumun farklı olanı dışlayıp yok etmek üzere saldırdığı değil, fikirlerinden öğrenmek, ilerlemek üzere sarıp sarmaladığı bir dünyayı anlatmak isterdim sana. Ama maalesef saldırıya uğramaya devam edeceksin. Kimi zaman serseri damgası yiyeceksin, gittiğin yerde taciz edilecek, durduğun yerde hor görüleceksin kimi zaman da. Ne yolda, ne kitapta trafik adam yerine koymayacak seni. Kimi zaman şerit değiştirirken üzerine kırılacak, kimi zaman da emniyet şeridine dalan bir medeniyetsiz tarafından hakların ve bedenin çiğnenecek

Ama sen umudunu kaybetmeyecek ve farklı olmaktan vazgeçmeyeceksin. Unutma, bu dünyada güzel olan ne varsa hepsini farklı düşünebilenler yapmıştır ve insanoğlunu yalnızca boyalı kuşlar ilerletebilmiştir. Unutma ki Galilei haklıydı, bak dönüyor dünya!

Sana saldırdıkları zamanlarda umudunu kaybetme ve hep hatırla ki sen insanlığın karanlık değil aydınlık tarafısın. Sevilmesen, hor görülsen, dışlansan da ve hayatın tehlikede de olsa hayatı bildiğin şekilde yaşamayı bırakma. Doğru bildiğini yapmanın inadıyla başın dik, farklı olmanın gururuyla göğsün kabarık, yükseklerde uçmaya devam et boyalı kuş…

***

Ornitologlara* göre, bir karga sürüsünün içine, aynı sürüye ait beyaza boyanmış bir karga bırakıldığında, bu farklı renkteki birey, diğer kargalar tarafından derhal imha edilmekte ya da sürünün dışına atılmaktadır. Benzer duruma diğer hayvan sürülerinde de rastlanılmaktadır ki bu davranış biçimi genelde sürüye özgüdür. Kendisi de nihayetinde bir sürü olan insan toplumunda da benzer davranışlar görülmektedir. Sosyal psikolojideki, bu sürüye yabancı olanı dışlama güdüsünü ünlü Polonyalı yazar Jerzy Kosinsky Boyalı Kuş adlı romanında ele almıştır. İnsan toplumları, kadim zamanlar boyunca farklılık gösteren bireylere ve yabancılara hep düşmanca davranmış ve farklı olana daima “boyalı kuş” muamelesi yapmış, bu “beyaz kargaları” yok etmiş ya da en ılımlı davranış olarak dışlamıştır.

İnsan topluluklarındaki bu “boyalı kuş” ya da “beyaz karga” fenomeninin anlamı nedir? İnsan topluluklarındaki bireylerin büyük bir çoğunluğu sürünün kurallarına ve yasaklarına uyarken ve o kuralları benimserken neden bazı bireyler farklı davranmakta ve sürünün genel gidişine aykırı bir yol izlemektedir. Friedrich Nietzsche’nin şiddetle kötüleyip aşağıladığı insan toplumu ve o toplumun bireyi olan ve Nietzsche’nin sürü insan dediği insanın davranışının ve genelde insan toplumlarının uyduğu ve diğer bireyleri de uymaya zorladığı kuralların anlamı nedir? Bir çok aydınlanmış insanın daima küçük gördüğü genel toplum kuralları ve sıradan insan davranışı ne anlama gelmektedir?

Soruyu daha basit şekilde soralım: Koymuş olduğu kurallarla ve güdüsel davranışlarıyla kendi varlığını sürdürmeyi amaçlayan “sürü” müdür haklı olan yoksa “sürü”nün kurallarını benimsemeyen hatta o kurallara karşı çıkan, uyanıp aydınlanma, bireysel gelişme ve özgürleşme çabası içinde olan ve bu nedenle de toplum kurallarıyla çatışan insan bireyi mi haklıdır? Neden İnsan toplumlarında, hayvan topluluklarından farklı olarak böylesine bir kutupluluk vardır? Biyolojik ve giderek kozmik evrimde bu durumun yeri ve anlamı nedir?

Bilindiği gibi her tür canlı topluluğunun birincil hedefi türün devamıdır. Temel olgu budur. Bütün hayvan topluluklarında yani gerçek sürüde bu hedefe şaşmadan uyulur uymayan bireyler elimine edilerek etkisiz hale getirilir. İnsan topluluklarında da kuşkusuz temel hedef türün devamıdır. Ancak zaman içerisinde bu temel hedefe ikincil bir hedef daha eklenmiştir: Türün ıslahı, yani iyileştirilmesi, daha nitelikli bireylerin ortaya çıkarılması. Nietzsche bu ıslah edilmiş bireye “üst insan” ya da süperman diyor. İnsan-ı kamil ya da aydınlanmış insan, bilge kişi gibi isimler de aynı anlama geliyor: Islah edilmiş, yükseltilmiş, aydınlanmış birey. 

Aydınlanmış insana niçin gerek var? Kuşkusuz, türün devamı için. Canlı tarihi incelendiğinde görülür ki bir çok tür doğaya uyum gösteremediği için yok olarak türlerin varlık sahnesinden silinmiştir. Bir çok tür ise her türlü değişime ve olumsuzluğa kendini uyarlayarak hayatta kalmayı başarmıştır. Bu türlerden birisi de insan türüdür. Gerçi insan bir tür olarak henüz çok gençtir, varlığının ve gelişiminin şafağındadır ama hala varlık sahnesindedir. İncelendiğinde görülür ki türün devamını sağlamanın yolu değişimden geçmektedir. Ancak sürü genelde tutucudur ve değişime direnir. Aslında değişime gösterilen bu direnç sürünün devamı içindir. Yeni ve farklı olanı varlığının selameti için tehlikeli olarak algılayan sürü buna direnç göstermekte haklıdır. Ancak diğer yönden sürünün devamı, değişmemeye değil değişeme dayanır. Kısa vadede değişime direnmek doğru görünebilir. Ancak uzun vadede değişim kaçınılmazdır.

İşte adına “boyalı kuş”, “beyaz karga” veya “arayıcı” dediğimiz ve değişim çabası içinde olan insanın anlamı budur: Değişimi mümkün kılmak için sürüyü rağmen değişimi hazırlamak. Bu değişim kuşkusuz mental bir değişimdir ve bu değişim süreci diyalektik bir süreçtir. Sürünün selameti için sürünün değişmeme iradesi ile yine sürünün selameti için değişim iradesi arasındaki çatışma, aydınlanma ve kişisel gelişim ihtiyacını yaratır. Bu ihtiyaçtan da Nietzsche’nin üst insan dediği ve değişimin motoru olan aydınlanmış insan vücuda gelir. Sürü önce bu insanlarla çatışır ama zaman içinde onları aziz mertebesine yükselterek kutsar ki bu da sürünün sağ duyusudur

| Farklı olmanın Cezası Sabitti | Boyalı Kuş — Jerzy KOZINSKI |  | Farklı olmanın Cezası Sabitti | Boyalı Kuş — Jerzy KOZINSKI | Reviewed by ümitse on 23:39:00 Rating: 5

1 yorum:

  1. çok başarılı bir paylaşım olmuş.
    Kuş İsimleri yöneticisi olarak başarılarınızın devamını diliyorum. Tags: erkek Kuş İsimleri - dişi Kuş İsimleri

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.