Murathan MUNGAN’ ı… DOGUMUNUN 62. YILINDA SAYGIYLA ANIYORUZ…
…|21.04.1955—21.04.2017|…
…|Murathan MUNGAN|…
…|21.04.1955—ISTANBUL|…
…|Turk Sair—Yazar—Denemeci—OyunYazarı|…
…|Turk Sair—Yazar—Denemeci—OyunYazarı|…
•
…Murathan MUNGAN…
…Yalnız Bir Opera — Murathan MUNGAN…
…21 Nisan 2017 Cuma…
…Yalnız Bir Opera — Murathan MUNGAN…
Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
imrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
dile dökülmeyenin tenhalığında
kaçırılan bakışlarda
gündeliğin başıboş ayrıntılarında
zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha
fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.
Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki
gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan ,
benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin
Yaz başıydı gittiğinde. Ardından, senin için üç lirik parça
yazmaya karar vermiştim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.
Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
çerçevesine sığmayan
munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti
Mayıs. Seni bir şiire düşündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, belki de
ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı,
değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? "Eylül' de aynı yerde ve
aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda. Altına saat: 16.00
diye yazmıştın, ve saat 16.04' tü onu bulduğumda.
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran
Zaman'ı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını
Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik
kalmıştı.
Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış
arkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk.
Sanki ufacık birşey olsa birbirimizden kaçacaktık.
Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.
Gittin.şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları
gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir
şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.
Artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi
Ve elbet biz de bu aşkla büyüyecek
Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz
kış başlıyor sevgilim
hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
oysa yapacak ne çok şey vardı
ve ne kadar az zaman
kış başlıyor sevgilim
iyi bak kendine
gözlerindeki usul şefkati
teslim etme kimseye, hiçbir şeye
upuzun bir kış başlıyor sevgilim
ayrılığımızın kışı başlıyor
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.
Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya oturup sonu
gelmeyen cümleler kurmak, camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...
Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
içinizdeki ıssızlığı doldurmaz hiçbir oyun
para etmez kendinizi avutmak için bulduğunuz numaralar
Bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar, eşyalar
gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
çağrışımlarla ödeşemezsiniz
dışarıda hayat düşmandır size
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
imrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
dile dökülmeyenin tenhalığında
kaçırılan bakışlarda
gündeliğin başıboş ayrıntılarında
zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha
fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.
Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki
gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan ,
benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin
Yaz başıydı gittiğinde. Ardından, senin için üç lirik parça
yazmaya karar vermiştim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.
Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
çerçevesine sığmayan
munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti
Mayıs. Seni bir şiire düşündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, belki de
ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı,
değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? "Eylül' de aynı yerde ve
aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda. Altına saat: 16.00
diye yazmıştın, ve saat 16.04' tü onu bulduğumda.
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran
Zaman'ı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını
Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik
kalmıştı.
Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış
arkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk.
Sanki ufacık birşey olsa birbirimizden kaçacaktık.
Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.
Gittin.şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları
gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir
şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.
Artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi
Ve elbet biz de bu aşkla büyüyecek
Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz
kış başlıyor sevgilim
hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
oysa yapacak ne çok şey vardı
ve ne kadar az zaman
kış başlıyor sevgilim
iyi bak kendine
gözlerindeki usul şefkati
teslim etme kimseye, hiçbir şeye
upuzun bir kış başlıyor sevgilim
ayrılığımızın kışı başlıyor
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.
Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya oturup sonu
gelmeyen cümleler kurmak, camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...
Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
içinizdeki ıssızlığı doldurmaz hiçbir oyun
para etmez kendinizi avutmak için bulduğunuz numaralar
Bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar, eşyalar
gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
çağrışımlarla ödeşemezsiniz
dışarıda hayat düşmandır size
içeride odalar…
…Yalnız Bir Opera — Murathan MUNGAN…
…Yalnız Bir Opera — Murathan MUNGAN — Kaynak: Yaz Geçer—Yayınevi Genel Dizisi—2016—Metis Yayıncılık—2016—96 Sh.…
…|Murathan MUNGAN|…
…|21.04.1955 —Istanbul|…
…|Turk Sair—Yazar—Denemeci—OyunYazarı|…
…Murathan MUNGAN…
…Çocukluk Hakkı — Murathan MUNGAN…
…21 Nisan 2017 Cuma…
…Çocukluk Hakkı — Murathan MUNGAN…
…Seslenme Çocukluğuma
Kanar Diye
Ses Vermez, Kırgın
Birlikte Bağlanmıştık Sana
Onun Bütün Yaralarıyla
Bilir misin,
Gönül
Derin Küser
Yarasına
Yara Açana…
Seslenme, Umma
Hakkıdır, Çocukluk Eder
Ben Büyüsem de
Sözüm Geçmez Ona
Ancak Aşka Düştüğünde
Bana Geçer
Bütün Haklarıyla
Bilir misin,
Gönül
Derin Küser
Sebep Olana…
…Çocukluk Hakkı — Murathan MUNGAN…
…Çocukluk Hakkı — Murathan MUNGAN — Kaynak: Kum Saati—2016—Metis Yayıncılık—2000—104 Sh.…
…|Murathan MUNGAN|…
…|21.04.1955 —Istanbul|…
…|Turk Sair—Yazar—Denemeci—OyunYazarı|…
•
…Murathan MUNGAN…
…Sevgilim — Murathan MUNGAN…
…21 Nisan 2017 Cuma…
…Sevgilim — Murathan MUNGAN…
Sevgilim,
Yetimim Benim,
…Aylar Nasıl Geçiyor Zaman Hiç Geçmezken…
…Kapılar Kapalı, Dünya Buzlu Cam,
Uyuşmuş Gözlerimin Önünde
Hayat Akıp Gidiyor Hiç Kımıldamadan…
İkimizin Yerine Dinliyorum
Sevdiğin Şarkıları
Siyah Tişörtünü Giyiyorum Yatarken
Gömleklerini, Kazaklarını, Kokunu
Senin Rüyalarını Görüyorum Ölür Gibi Uyurken
Gün Boyu Elimde Kahve Fincanı…
Kapıyı Açmıyorum
Telefonlara Çıkmıyorum
Başını Bekliyorum Geleceği Olmayan Hatıraların…
Sevgilim,
Yetimim Benim,
Nasıl da Kayıtsız Gülüyorsun Hayata
Öldüğünden haberi yok fotoğraflarının…
…Sevgilim — Murathan MUNGAN…
…Sevgilim — Murathan MUNGAN — Kaynak: Kum Saati—2016—Metis Yayıncılık—2000—104 Sh.…
…|Murathan MUNGAN|…
…|21.04.1955 —Istanbul|…
…|Turk Sair—Yazar—Denemeci—OyunYazarı|…
•
…Murathan MUNGAN…
…Keşke — Murathan MUNGAN…
…21 Nisan 2017 Cuma…
Keşke — Murathan MUNGAN…
Deniz Kokulu Taşlar Döşenmişti Yollara
Ben Bile Bilmiyordum Nerde Ayrıldık…
Söndür Küllenmiş Sözcüklerini Geçmiş Zaman
Sararan Firezleri Geç
Yorumu Gökyüzüne Bırakılmış Uçurtmalı Tepeleri
Uzun Bir Yol İçin Aldığın Ne Varsa Bırak Ardında…
Saklayabilseydim Dalgın Bakışlarımı Böyle Zamanlar İçin
Saçlarını Taradığım Sular, Rüzgar ve Karanlık…
Bak Adın Yazılı Yeşim Taşından Örülü Duvarda! …
…Keşke — Murathan MUNGAN…
…Keşke — Murathan MUNGAN — Kaynak: Kum Saati—2016—Metis Yayıncılık—2000—104 Sh.…
…|Murathan MUNGAN|…
…|21.04.1955 —Istanbul|…
…|Turk Sair—Yazar—Denemeci—OyunYazarı|…
•
…Kamçılı karanlıktı geldin üstüme
…Murathan MUNGAN…
…Ay Zeytin Gece — Murathan MUNGAN…
…21 Nisan 2017 Cuma…
…Ay Zeytin Gece — Murathan MUNGAN…
…Kamçılı karanlıktı geldin üstüme
Bütün masalları dolaştın
Ay Zeytin Gece…
Ay vurmuştu alnına
Perçemlerin Tokat akıtması
Yorgundu atılmış yılan derisi
Değiştirilmiş güvercin gömleği tende
Nereye gidiyorsun, dedim
Zeytinlerin arasından
Siste silinip giderken yollar
Aydı Zeytindi Geceydi…
Korkmadım bağırdım ardından
Aydaki zeytindeki gecedeki delikanlı
Nereye böyle
Aldı rüzgar sesimi duyurmadı
Vurdu geçti durduğum yeri
Gümüşünü silkeledi yüzüme
Atının kanatları
Ben öldüm, ölüm bulunamadı
Kamçılı bir karanlıktı
Hikayemin gecesini dürdüm de
Kimse çıkamadı dışarı
Ay kaldı zeytin kaldı gece kaldı…
Sis kaldı yollar kaldı…
Karanlıktı…
…Ay Zeytin Gece — Murathan MUNGAN…
…Ay Zeytin Gece — Murathan MUNGAN — Kaynak: Kum Saati—2016—Metis Yayıncılık—2000—104 Sh.…
…|Murathan MUNGAN|…
…|21.04.1955 —Istanbul|…
…|Turk Sair—Yazar—Denemeci—OyunYazarı|…
•
…Bir Bakıma — Murathan MUNGAN…
…Murathan MUNGAN…
…Bir Bakıma — Murathan MUNGAN…
…21 Nisan 2017 Cuma…
Bir Bakıma — Murathan MUNGAN…
…Ateşin gizini bilen
Tılsımlı kadınlar gördük orada
Denizi yatıştırıyorlardı
Azalan kokusunu yeniliyorlardı otların
Bir başka zamanla yamıyorlardı
Günün eksilen yerlerini
Gece büyümesi sözcükler armağan ettik
Taktılar gerdanlarına
Hem yanı başımızdaydılar
Hem fal gibi başka zamanlarda
Fısıltılar rengindeydi gözleri
Usulca açıyorlardı
Göğsümüzdeki yapraklarını esrimenin
Ucuna kadar gidilmiş düşlerdi
Birlikteydik hem
Ve yalnızdık Bir Bakıma…
…Bir Bakıma — Murathan MUNGAN — Kaynak: Kum Saati—2016—Metis Yayıncılık—2000—104 Sh.…
…|Murathan MUNGAN|…
…|21.04.1955 —Istanbul|…
…|Turk Sair—Yazar—Denemeci—OyunYazarı|…
•
Siirleri— Murathan MUNGAN…DOGUMUNUN 62. YILINDA SAYGIYLA ANIYORUZ… …|21.04.1955—21.04.2017|…
Reviewed by ümitse
on
00:10:00
Rating:
Hiç yorum yok: