Hürriyet

banner image

Hürriyet

Salvador DALI — Fotograf ve Filmleri : Arkadaşım Buñuel

Salvador DALI — Fotograf ve Filmleri : Arkadaşım Buñuel 

“Neden rüya gören bir insanın rüyasını ben de göremiyorum?

Neden onun rüyasına girip onu değiştiremiyorum?
Can sıkıcı bir durum bu…
Ben sinema yaparak böyle bir engeli ortadan kaldırıyorum.”
Luis Buñuel

Luis Buñuel’in en sevilen tarafı, sinemayı acımasızca diğer sanatların üstünde tutmasıdır. 1960 yılında bir söyleşisinde şöyle der; ‘Geleneksel sanatların hiç birisinde, gerçekler ve olasılıklar arasında, sinemada olduğu kadar büyük bir uçurum olan başka bir sanat daha yok. Sinema filmleri, seyirciyi doğrudan etkisi altına alır; onlara somut nesne ve kişilikler sunar, onları, sessizlik ve karanlıkla, sıradan bir psikolojik atmosferden soyutlar. Bu nedenle, sinema hiçbir sanatın yapamayacağı kadar izleyiciyi heyecanlandırabilir. Ama aynı zamanda izleyiciyi bu kadar aptallaştırabilen başka bir sanat türü de yoktur. Maalesef, günümüzde çekilen filmlerin çoğunluğunda amaç tam olarak budur; entelektüel ve etik bir boşlukta parlarlar. Bu boşlukta, filmler iyiye gidiyormuş gibi görünür.” Belki de bu sebepten olacak Buñuel son yıllarında “artık pek film izlemiyorum” demiştir.
Sürrealist sinema dendiğinde akla ilk gelen isim şüphesiz Luis Buñuel’dir. 22 Şubat 1900’de, İspanya’nın Calanda şehrinde dünyaya gelen Buñuel, 83 yıllık ömrü boyunca sanata ve dünya sinemasına ses efekti montajcısı, besteci, oyuncu, senarist, yapımcı, diyalog yazarı, kurgucu ve yönetmen olarak hizmet etmiştir. Hayatı boyunca da sürrealizmin sinemadaki bayrağını taşımıştır.

1924 yılında ‘Entelektüel Dayanışma İçin Ulusal Enstitü’ sünde çalışmak için Paris’e gider. Hepimiz gibi Buñuel de sinemanın bir “kaçış yeri” olduğunu keşfeder. Önceleri 1927’de Jean Epstein’ın asistanlığını yapan Buñuel, hayatına yön verecek olan gerçeküstücülerle tanışır.
Başta burjuvazi olmak üzere toplumu yıprattığına inandığı her şeyle savaşır. Burjuva ahlakını, ahlaksızlık olarak nitelendiren Buñuel, ‘yaptıklarıyla, toplumun temelini oluşturduğu düşünülen din, vatan, aile gibi kurumların; bireyler tarafından irdelenemeyeceğini, başka seçim yolu bulunmayan bireyin asilik müfrezesinde yerini alacağını’ söyler. Tam bir burjuva karşıtıdır. Otorite ve burjuvazi onun başlıca düşmanları olmuştur.
Buñuel, İspanya’nın en seçkin film yönetmeni olarak anılsa da hayatının büyük kısmını sürgünde geçirmiş ve neredeyse tüm filmlerini Meksika ve Fransa’da çekmiştir.

1929 yılında ressam Salvador Dali ile Fransa’da çektiği kısa ve sessiz ve ilk filmi olan “Bir Endülüs Köpeği (Un Chien Andalou)” Buñuel’i sürrealist sinemaya kazandıran film olur. Sinema macerası da, yakın arkadaşı da olan Salvador Dali’nin, düşlerden yola çıkarak bir film yapma önerisini kabul etmesiyle başlamış olur. Bu filmde, Salvador Dali ve Luis Buñuel’in gördükleri kabusları birbirlerine anlatmaları filme esin kaynağı oluşturur.
Bir film sahnesi düşünün ki, bir adam –ki bu Bunuel’den başkası değildir- usturasını bileyler, bir sanatçı duyarlılığıyla onu bekleyen güzel bir kadının gözbebeğini keser. Bir başka sahnede, kadın giysileri içinde bisiklet kullanan bir adam görürsünüz… Arkasından, avucunda oluşan karınca yuvasına bakan bir başka adam, sokak ortasında kopuk bir eli bastonuyla kurcalayan bir kadın, kuyruklu bir piyanoda eşek ölüleri taşıyan bir başka adam… Lakin, Bunuel’in, senaryosunu Salvador Dali’yle birlikte yazıp yönettiği ve kendi rüyalarından oluşan bu ilk filmi, gerçeküstücü sinemanın da öncüsüdür.
Buñuel, “Neden rüya gören bir insanın rüyasını ben de göremiyorum? Neden onun rüyasına girip onu değiştiremiyorum? Bu, can sıkıcı bir durum… Ben, sinema yaparak böyle bir engeli ortadan kaldırıyorum” der ve gerçeküstücü sinemanın baş yapıtlarından birisi olan ‘Bir Endülüs Köpeği’ üzerine çalışmaya başlar. Filmin başındaki ustura sahnesinin çıkış noktası, Buñuel’in gördüğü bir kâbustur. Yine filmde karşılaştığımız, insanın avuç içinden çıkan karıncalar, Dali’nin bir rüyasıdır.
Bir Endülüs Köpeği, tümüyle bilinçaltına bir gönderme, aklın kontrol edilemez yönünün yüceltilmesi gibidir. Ayın önünden bulut geçmesiyle, kadının gözünün usturayla kesildiği sahne arasındaki bağlantıyı kurduğunuzda, hayatta her şeyin bir diğeriyle bağlantısını kurmanız da mümkündür…
Salvador Dali, Bunuel’le ortak çalışmalarının sonucu olan bu film için “Bir Endülüs Köpeği’nden sonra yaptıklarına bakınca yeteneğin kimde olduğu ortaya çıktı” der. Film ayrıca deneysel sinemanın tarihteki ilk örneği olarak da kabul edilir.
Bu filmden sonra Dali ile yolları ayrılacak olan Bunuel, bu filmin hemen sonrasında çektiği Altın Çağ ile sinemada altın yeni bir dönem de başlatmış oldu.
1930’da çektiği ikinci filmi “Altın Çağ” ile çok sıra dışı bir yönetmen olacağını tekrar gösterir. Bu film, Endülüs Köpeği’nin yanı sıra Bunuel’in Dali ile birlikte yaptığı ve sürrealizmin en üst seviyeye çıktığı bir diğer filmidir. Filmde “acı” nın usta ismi Marquis de Sade’nin etkilerini de gözlemlemek mümkün…

Bunuel, 1932 yılında İspanya’ya döndükten sonra “Ekmeksiz Toprak” adlı bir belgesel çeker ve bu film de İspanyol makamlarca yasaklanır.
Buñuel, 195o’de Meksika’da çektiği “Unutulmuşlar” filminde ise varoş çocuklarının suça eğilimlerini ortaya koyar. Usta, bu sefer de Meksikalılar tarafından ülkelerinin adını lekelemekle eleştirilir. Ancak daha sonra filmin uluslararası başarısı Buñuel’in ününü arttırır. Film, Meksiko City’de suç işleyen çocukların hayatlarını gözler önüne seren Bunuel’in sisteme karşı en eleştirel filmlerinden birisidir. Bazı sahnelerde hiçbir teknik kullanılmadan slow-motion yaratılmıştır. Bunuel’in diğer filmlerinin aksine tamamen “suç” oluşumu üzerine bir filmdir.
Onun en verimli dönemi ise -kimine göre- bundan sonra başlayacaktır. Buñuel’in ikinci dönemi 1961 yılında çektiği ‘Viridiana’ filmi ile başlar. Bu yıllar, tarzı açısındanbir yol ayrımıdır. Viridiana’da dinsel eleştiri tavan yapmış, film İspanya ve Vatikan tarafından yasaklanmış, özellikle Katolik kesimi ziyadesiyle rahatsız etmiştir. Filmde fakirlere din adına merhamet eden güzel kadın Viridiana, iyiliklerinin karşılığında hayal kırıklığına uğrar ve nankörlükle karşılaşır (Katolikler herhalde en son bölüme en çok kızmıştır). Filmin sonunda, Viridiana’nın dinsel eşyaları arasında yer alan Hz. İsa’nın başındaki çalıdan yapılmış tacı, evdeki hizmetçinin küçük kızı eline alır, tacın dikeni kızın eline batar ve kız elini kanatan Hz. İsa’nın tacını ateşe fırlatır!
Sürrealizm Luis Bunuel’in tüm hayatını belirlemiştir. Sanki göz kapaklarının altına gizlenmiş yarı baygın bakışı, onu gerçek olmayan buğulu bir hayatta yaşıyormuş izlenimini verir. Aslında gerçek olan Buñuel’dir ve onun çevresinde dönen dünya tamamen gerçek dışıdır.
1962 yılında Meksika’da çektiği “Yok Edici Melek” ve 1965’te çektiği “Çöl Adamı Simon”filmleri ile gerçeküstü tarzını geliştirmiş ve daha da ileri taşımıştır. Özellikle eski zamanlarda geçen “Çöl Aslanı Simon” da birden gökyüzünden uçağın geçtiği sahne, tarifsiz bir gerçeküstü unsurdur.
“Burjuvazinin Gizli Çekiciliği” ve “Özgürlük Hayaleti” filmleri ise şüphesiz Buñuel sinemasının doruğu sayılacak nitelikte… Bu filmlerinde de Buñuel, gerçeküstücülüğün devrimci görüşlerine daima sadık kalmıştır.
 
“Burjuvazinin Gizli Çekiciliği” filmi, burjuvazinin ahlak, sınıf, din, hümanizm vb değerlere bakışını gözler önüne seriyor. Film, burjuvazi kurallarının tüm değerlerin üstünde olduğunu göstermesi açısından başarılı…
“Özgürlük Hayaleti” filmi ise Bunuel’in film anlayışını belki de en iyi anlatan filmidir. Filmde sürrealist yaklaşım, satirik tarzda sunulmuştur. Kendi adıma en çok dikkatimi çeken sahne şu oldu: ‘Küçük kız çocuğunun kaybolduğunu öğrenen aile, okula gider ve kızlarını okul müdürüne sorarlar. Kız sınıfta oturmaktadır ancak onlar göremez, hala sınıfta onu aramaktadır. Küçük kızı bulmak için sınıfı “sayıyla” sayarlar ve müdürden hesabını sorarlar. Kız bir ara annesinin yanına gelir ve “orada olduğunu” söyler. Ancak ona, susmasını söylerler ve kızlarını da alıp karakola giderler. Filmde sürrealist yaklaşıma en etkili örnek olarak bunu söylemek mümkün… Ayrıca yemek masası etrafında sandalye yerine klozetlerde aile yemeği yenmesi de “burjuvazi adına” irdelemeye muhtaç…
Sinema tarihçisi Ado Kyrou, Luis Buñuel üstüne yazdığı inceleme kitabında “tüm sinema tarihinde, Luis Buñuel’in eserinden daha özgür, daha kişisel bir yaratış yoktur. Kalıplara onunki denli uymayan,  sinemasal geleneklere onunki denli karşı çıkmış, her türden tabuya onunki denli egemen olan bir sinema da yoktur. Alışılmamışta, akıldışıda, önceden bilinemezde son derece rahat olan, gülmecenin çeşitli alanlarıyla da içli dışlı olan Buñuel’in sinemasında, gerçeküstücü devrim, bir emrivakidir, sanatının ayrılmaz bir olgusudur” der. Usta Yönetmen Alfred Hitchcock da Luis Buñuel için ‘hayatı boyunca tanıdığı en iyi yönetmen’ olduğunu açıklamıştır.
Buñuel, kimilerine göre filmlerinde daima burjuvazi, din, ülke, vb. kavramların altını oyma sanatı icra etmiştir. Onun çok bilinen sözlerinden birisi şöyledir: “Tanrı ve vatan yenilmez bir takımdır. Zulüm ve katliam adına bütün rekorları kırmışlardır.” “Biri çıkıp karşı konamaz şekilde tanrının var olduğunu ispat etse bile yine de yaşayışında bir değişiklik olmayacağını belirtse de onun gözüne ‘insan hayatı, bir sineğin hayatından daha değerli değildir’ der ve ekler: “Aslında ben her canlının hayatına saygılıyım, bu periler kadar gizemli ve etkileyici bir sinek bile olsa…”
Buñuel, tüm uç noktadaki sanatçılar gibi bir sınırdadır. Ona ya taparsınız yada nefret edersiniz. Ama onu hiçbir zaman ilk seferde tamamen anlayamazsınız. Benimse endişeli ruh halim, Luis Buñuel’i bir  arkadaş gibi görüyor, sinemanın peygamberi olarak kabul ediyor.
[1] Röp. Çev. Burce Yazaroğlu. Film Culture Dergisi, Sayı 21, Yıl: 1960

[2] http://triyole.blogspot.com/2012/10/yonetmenim-canm-benim-luis-bunuel.html

[3] http://en.wikipedia.org/wiki/Un_Chien_Andalou

[4] http://hcl.harvard.edu/hfa/films/2011aprjun/bunuel.html

[5] My Last Sigh, ch. 14 (1983).


salvador dali stays at a house designed by thomas jefferson and owned by the notorious caresse crosby
She patented the first modern bra at the age of 19 in the year of 1910 and married Harry Crosby after scandal and divorce. They joined the expatriate crowd in Paris in the 1920s where they published early works of twentieth century greats at Black Sun Press. Theirs was an unconventional and fraught alliance, the best account I’ve read can be found here:Amazon.com: Black Sun: The Brief Transit and Violent Eclipse of Harry Crosby (New York Review Books Classics) (9781590170663): Geoffrey Wolff: Books.
I found these pictures of her estate in Virginia while thumbing through a pile of LIFE magazines – Salvador Dali visits in Virginia…

salvador dali stays at a house designed by thomas jefferson and owned by the notorious caresse crosby
She patented the first modern bra at the age of 19 in the year of 1910 and married Harry Crosby after scandal and divorce. They joined the expatriate crowd in Paris in the 1920s where they published early works of twentieth century greats at Black Sun Press. Theirs was an unconventional and fraught alliance, the best account I’ve read can be found here:Amazon.com: Black Sun: The Brief Transit and Violent Eclipse of Harry Crosby (New York Review Books Classics) (9781590170663): Geoffrey Wolff: Books.

I found these pictures of her estate in Virginia while thumbing through a pile of LIFE magazines – Salvador Dali visits in Virginia…
Salvador Dali in Virginia
.

Caresse Crosby buys historic estate in Virginia for her Hollywood Flame
…While taking her daughter Polly to Hollywood where she aspired to become an actress, Caresse met Selbert “Bert” Saffold Young, an unemployed aspiring actor and former football player 18 years her junior. When he saw her staring at him in a restaurant, he immediately came over and asked her to dance. She described him as “handsome as Hermes” and “as militant as Mars.” Her friend Constance Coolidge described Bert as “untamed” and “entirely ruled by impulse.”
Without a job, he convinced Caresse he just wanted to own a farm and they decided to look for land on the east coast. They drove into Virginia looking for an old plantation house smothered in roses. When their car broke down, she accidentally discovered Hampton Manor, a Hereford cattle farm with a dilapidated brick mansion on a 486 acres (197 ha) estate in Bowling Green, Virginia. It had been built in 1838 by John Hampton DeJarnette from plans by his friend, Thomas Jefferson. John Hampton was the brother of Virginia Legislator Daniel Coleman De Jarnette.
On September 30, 1936, she wrote to the New York Trust Company and instructed them to send 433 shares of stock that she used to buy the property,[37] which was in need of renovation. They were married in Virginia on March 24, 1937. Bert was always asking Caresse for money, he crashed her car, ran up the telephone bill, and used all her credit at the local liquor store. Bert ended one bout of drinking with a solo trip to Florida and did not come back to Virginia until the next year.
via Caresse Crosby – Wikipedia, the free encyclopedia.
Bu yazı http://umitse.blogspot.comhttp://umitsermendgurbuz.blogspot.com. dan alınmıştır

Dış bağlantılar :

http://umitse.com

http://umitse.blogspot.com
http://umitsermendgurbuz.blogspot.com

http://twitter.com/usgurbuz
http://twitter.com/umitsermendgurbuz

http://instagram.com/umitsermendgurbuz
http://instagram.com/umitsesanat
http://instagram.com/usgurbuz

http://foursquare.com/usgurbuz

http://pinterest.com/usgurbuz
http://pinterest.com/umitsermendgurbuz

http://tumblr.com/umitse
http://tumblr.com/umitsermendgurbuz

http://linkedin.com/in/ümitsermendgürbüza8226b49/


http://umitse.blogspot.com/2017/11/tarihe-gecen-fotograflar-tarihi.html
http://umitsermendgurbuz.blogspot.com/2017/11/tarihe-gecen-fotograflar-tarihi.html



|Ümit Sermend GÜRBÜZ|
|GrafikFotograGrafiOGRETMENI|
|Fotoğraf|PhotoDunya Fotografçılık Gunu Kutlu Olsun|
 

Salvador DALI — Fotograf ve Filmleri : Arkadaşım Buñuel Salvador DALI — Fotograf ve Filmleri : Arkadaşım Buñuel Reviewed by ümitse on 00:40:00 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.